- Politika faizi, kredi faizlerini yönlendirme işlevini yitirmiştir.
- Politika faizi sıfırlanarak bir para politikası aracı olmaktan çıkarılmalıdır.
- Borçlanma talebinin yüksek olması nedeniyle, kredi faizleri yükselmektedir.
- Hanehalkı kaldıracı halen kısıt altındayken, ticari kesim kaldıracı da kısıtlanarak borçlanma talebi düşürülmelidir.
- Daraltılan borçlanma talebi, kredi faizlerini ve enflasyonu eşanlı düşürecektir.
- Ticari kaldıraç limitleri, aynı zamanda finansal sistemi şoklara karşı güçlendirecektir.
Kredi faizlerinin düşmemesinin nedenleri
Politika faizi, kredi faizlerini yönlendirme işlevini yitirmiştir. Faiz, borçlanma ve tasarruf arzularının kesişme noktasıdır. Faizler, borçlanmak isteyenler çoğaldıkça yükselmekte, tasarruf etmek isteyenler çoğaldıkça düşmektedir. Borçlanma talebi yüksekken, politika faizi düşük olsa dahi, kredi faizleri düşmemektedir. Yüksek talep karşısında, bankalar kar marjlarını genişletme yoluna gitmektedir.
1) Bankaların kredi hacmini artırması faizleri düşürmez, aksine yükseltir. Banka, aracıdır, tasarruf eden veya borçlanan taraf değildir. Banka, her kredisine karşılık aynı tutarda mevduat meydana getirmektedir. Bir başka deyişle, finansal sistem her borca karşılık bir tasarruf oluşturmaktadır. Krediler geri ödendikçe de mevduatla birlikte tasarruflar azalmaktadır.
Borç-tasarruf denkliği bozulmasa da, borçlanma ve tasarruf etme arzuları arasındaki denge banka kredi verirken kayabilmektedir. Bankanın ihraç ettiği krediye talep olmasına rağmen, kredi karşılığında ortaya çıkan mevduata talep yoksa, mevduat ve kredi faizleri yükselmektedir.
Banka fonlama faizi merkez bankası tarafından denge noktasının altında sabitlendiğinde, borçlanma tasarruf dengesi, sadece kredi faizleri tarafından kurulabilmektedir. Yükselen kredi faizleri, borçlanma arzusunu tasarruf arzusu düzeyine düşürmektedir. Bunun sonucunda, kredilerle birlikte mevduat yani tasarruf büyümesi de düşmektedir.
Dengelenme sadece kredi faizi ile sağlandığında, kredi üretimi daha fazla düşmektedir. Yükselen mevduat faizleri ile artan tasarruf arzusu, borçlanma-tasarruf dengesini daha yukarı taşımaktaydı. Mevduat faizi denge noktasının altında sabitken, kredi faizi ile mevduat faizi arasındaki makas açılarak borçlanma arzusunu tasarruf arzusu düzeyine çekecektir.
2) Mevduat ve kredi faizleri arasındaki makas açıldıkça, banka karlılıkları artmaktadır. Düşük TCMB fonlama faizinden, kredi kullananlar değil bankalar faydalanmaktadır.
3) Ortaya çıkan mevduat kimse tarafından tutulmak yani tasarruf edilmek istenmediğinde, mal veya hizmet alımı karşılığı sıkça el değiştirmektedir. Mevduatın yükselen dolaşım hızı ile artan harcamalar, ekonominin üretim kapasitesini aştığında enflasyon yükselmektedir. Mevduat ve kredi faizleri arasında açılan makas, kredi üretimi ile birlikte yeni mevduat oluşumunu azaltarak, enflasyonu düşürmektedir.
4) Görüldüğü üzere, politika faizi sıfırlansa dahi, faizin ekonomiyi dengeleme işlevi tümüyle ortadan kalkmamıştır. Alternatif bir dengeleme aracı devreye sokulmadıkça, yüksek enflasyon beraberinde yüksek kredi faizlerini getirmeye devam edecektir.
Öneriler
1) Politika faizi sıfırlanarak bir para politikası aracı olmaktan çıkarılmalıdır. Politika faizinin varlığı, eski politikaya dönülebileceğine dair ümit vaat ederek, yeni politika araçları üzerinde çalışılmasına engel olmaktadır.
2) Borçlanma talebini daraltarak faizleri ve enflasyonu eşanlı düşürecek faiz dışı araçlar devreye konmalıdır.
3) Faizleri düşürmek amacıyla, tasarrufları teşvik etmek uzun vadeli çalışmalar gerektirirken, borçlanma talebi makroihtiyati araçlarla kısa vadede daraltılabilmektedir.
4) Borçlanana yönelik kaldıraç limitleri, borçlanmayı borçlananın geliri veya özkaynağı ile sınırlandırmaktadır. Limite dayanan borçlu, ancak öz kaynağındaki veya gelirindeki artış kadar ilave borç altına girebilmektedir. Borçlanan tarafın kaldıracı kısıtlandığında, gerileyen borçlanma talebi kredi faizlerinde düşüş sağlayacaktır. Borçlanma hacmindeki azalış, aynı zamanda harcamaları azaltarak enflasyonu da düşürecektir.
5) Kaldıraç kısıtları, toplam kredilerin %20’sini oluşturan hanehalkı kredilerinde halen uygulanmaktadır. Konut ve taşıt kredilerindeki peşinat oranı, kredi kartı taksit kısıtlaması, kredi kartı limitinin gelirin 4 katı ile sınırlandırılması bunlara örnektir. Borçlanma talebinin azaltılabilmesi için, toplam krediler içindeki yüzde 80’lik payıyla ticari kesim kaldıracının da kısıtlanması gerekmektedir.
6) Şirket kaldıraçlarının kısıtlanması aynı zamanda kredi riskini de azaltacaktır. Ekonomik durgunluk dönemlerinde satışları azalan yüksek kaldıraçlı şirketlerdeki yoğun iflaslar, durgunluğu krize dönüştürmekte ve finansal sistemi tehdit etmektedir. Kaldıraçları düşen şirketler şoklara karşı daha dayanıklı hale gelecektir.