DataKapital Blog

Rassal Yürüme(İktisat)

Rassal Yürüme Nedir

Rassal yürüme tüketimdeki değişlerin tahminlenemez olduğunu gelir hipotezleri üzerinden açıklamaya çalışan bir iktsadi modeldir. Sürekli gelir hipotezinde, kişiler tüketim harcamalarını sürekli gelire ( sahip oldukları beşeri ve beşeri olmayan servet ile her yıl elde etmeyi bekledikleri ortalama gelire ) göre belirlerler. Bir başka deyişle, ömür boyu gelir hipotezinde olduğu gibi sürekli gelir hipotezinde de kişiler tüketim kararlarını bugünkü gelir yanında ileride elde etmeyi bekledikleri gelire de bakarak belirlerler. Yani her iki hipotezde ileriye dönük bir yaklaşımdır. Bununla beraber sürekli gelir hipotezinde, kişilerin sürekli geliri geriye dönük bir tahmin yöntemi olan uyarlayıcı bekleyişler hipotezi çerçevesinde tahmin ettikleri sürekli geliri sürekli gelirin geçmişteki değerine bakarak belirledikleri kabul edilir.

İleriye dönük bir tahmin yöntemi olan rasyonel bekleyişler analizinin 1970’lerde geliştirilmesinden sonra, Amerikalı iktisatçı Robert Hall ileriye dönük bir yaklaşım olan sürekli gelir hipotezini, yine ileriye dönük bir tahmin yöntemi olan rasyonel bekleyişler itibariyle ele almış ve böylece rasyonel bekleyişlerin tüketim üzerindeki sonuçlarını araştırmıştır.

Hall’a göre rasyonel bekleyişler altında gelir düzeyinin gelecekteki değerini tüm mevcut bilgilerden yararlanarak tahmin eden kişiler, beklenmeyen bir değişme olmadıkça sürekli geliri   Y^^p içinde bulundukları her dönemde ortalama olarak doğru tahmin ederler;

Dolayısıyla da sürekli gelir hipotezi rasyonel bekleyişlerle birlikte ele alındığında, kişilerin sürekli gelir tahminlerinin ve buna bağlı olarak tüketimin değişmesi için, ekonomide ( kişilerin sürekli geliri etkilediğini düşündükleri ) beklenmeyen olayların olması gerekir. Bu ise tüketimdeki değişmelerin tahmin edilemez – öngörülemez olması demektir. Bir değişkenin değerindeki değişmeleri öngörmenin mümkün olmadığı durum kısaca ‘rassal yürüme’ diye nitelendirildiğinden, Robert Hall’ın sürekli gelir hipotezini rasyonel bekleyişler çerçevesinde ele alırsak ulaştığı sonuca, tüketimdeki değişmeleri öngörmenin mümkün olmadığı yolundaki sonuca, ‘tüketimin rassal yürümesi’ denir.

Tüketimin rassal yürümesi modelinde, kişilerin sürekli geliri etkilediğini düşündükleri beklenmeyen olaylar olmadığı sürece tüketim düzeyi değişmez. Bu yüzden de belirli bir dönemdeki tüketim önceki dönemdeki tüketim ile tesadüfi bir hata teriminin toplamına eşittir:

Hall tarafından geliştirilen tüketimin rassal yürümesi hipotezine göre, sürekli geliri etkileyen beklenmeyen olayların olması halinde, gelirde beklenmeyen değişmeler olur ve kişiler tüketim planlarını değiştirirler: Gelirdeki beklenmeyen değişmeler tüketimi etkiler. Buna karşılık sürekli geliri etkileyen beklenen olayların olması halinde, gelirde beklenen değişmeler olur ve kişiler tüketim planlarını değiştirmezler: Gelirdeki beklenen değişmeler tüketimi etkilemez.

Ancak ampirik çalışmalar tüketimin rassal yürümesi hipotezinin söz konusu iki öngörüsünün geçerli olmadığını göstermektedir. Ampirik çalışmaların bu bağlamdaki sonuçlarından birincisine, gelirdeki beklenmeyen değişmelerin tüketimi etkilememesine ‘aşırı düzleştirme’ denir. İkincisine ise gelirdeki beklenen değişmelerin tüketimi etkilemesi ise ‘aşırı duyarlılık’ diye nitelendirilir.

Tüketimin rassal yürümesi hipotezi, modern makroekonomi literatüründe gelir-tüketim ilişkisini açıklamada önemli bir dönüm noktası olmuştur. Hall’un 1978’de geliştirdiği bu yaklaşım, Keynesyen tüketim fonksiyonu ve Friedman’ın sürekli gelir hipotezi üzerine inşa edilmiştir. Özellikle rasyonel beklentiler devrimi ile birlikte tüketim kararlarının yalnızca geçmiş verilere değil, bireylerin geleceğe dair tüm mevcut bilgileri nasıl işlediklerine bağlı olduğu fikri, tüketim teorilerinde köklü bir dönüşüm yaratmıştır.

Modelin en önemli çıkarımı, tüketimdeki değişimlerin yalnızca beklenmedik şoklarla açıklanabilmesidir. Eğer bireyler gelecekteki gelirlerini doğru tahmin edebiliyorlarsa, tüketim düzeylerini bu bilgiye göre zaten ayarlamış olurlar. Dolayısıyla tüketimde ancak öngörülmeyen, yani tesadüfi gelişmelerin ardından değişim olur. Bu, tüketim serilerinin öngörülemez bir “rassal yürüyüş” izlemesi gerektiği sonucunu doğurur. Örneğin, beklenmedik bir vergi artışı, ani işsizlik ya da sürpriz bir ikramiye, tüketimde değişime yol açabilir. Fakat planlanmış, önceden bilinen gelir artışlarının tüketim üzerinde bir etkisi olmamalıdır.

Ancak, ampirik bulgular modelin bu keskin öngörülerini desteklememiştir. Yapılan birçok ekonometrik analiz, gelirdeki beklenen değişimlerin tüketimi etkilediğini göstermektedir. Bu durum “aşırı duyarlılık bulgusu” olarak adlandırılır. Öte yandan gelirdeki beklenmeyen değişimlerin tüketimi etkilememesi de “aşırı düzleştirme” problemi olarak ifade edilmiştir. Bu iki sonuç, tüketimin rassal yürümesi hipotezinin gerçek hayatta tam anlamıyla geçerli olmadığını ortaya koymuştur.

Bu uyumsuzluğun nedenleri üzerine çeşitli açıklamalar geliştirilmiştir. Bunların başında likidite kısıtları gelmektedir. Teoride bireyler, gelirlerindeki dalgalanmaları borçlanma veya tasarruf yoluyla tüketimlerini istikrarlı hale getirerek dengeleyebilirler. Ancak kredi piyasalarının kusurlu olduğu, bireylerin kolayca borçlanamadığı veya krediye erişim maliyetlerinin yüksek olduğu durumlarda, beklenen gelir değişimleri tüketimi doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, aşırı duyarlılık bulgusu kısmen finansal piyasa kısıtları ile açıklanır.

Diğer bir açıklama, davranışsal iktisat literatüründen gelir. Bireyler rasyonel beklentiler varsayımına tam olarak uymayabilir, gelecekteki gelirlerini değerlendirirken bilişsel yanlılıklar ve psikolojik faktörlerin etkisi altında kalabilirler. Bu durumda, gelirdeki beklenen değişimlere tüketim planlarını uyarlamaları daha olası hale gelir. Ayrıca ihtiyatlı tasarruf davranışı da bir başka açıklamadır. Belirsizlik altında bireyler, beklenen gelir artışlarına rağmen ihtiyatlılık motivasyonu ile tasarruflarını artırabilir ve tüketimlerini sınırlı tutabilirler.

Tüketimin rassal yürümesi hipotezi, politika açısından da önemli sonuçlar doğurmuştur. Eğer tüketimdeki değişimler yalnızca beklenmedik şoklarla ortaya çıkıyorsa, öngörülebilir maliye ve para politikalarının tüketim üzerinde sınırlı etkisi olacaktır. Çünkü bireyler bu politikaları önceden görür ve tüketimlerini buna göre ayarlamış olurlar. Ancak aşırı duyarlılık bulgusu, öngörülebilir politika değişikliklerinin bile tüketim üzerinde etkili olabileceğini göstererek, rasyonel beklentiler varsayımının sınırlılıklarını ortaya koymuştur.

Ampirik araştırmalar ayrıca farklı gelir gruplarının tüketim davranışlarında farklı sonuçlar elde edildiğini göstermiştir. Düşük gelirli haneler genellikle likidite kısıtlarına daha fazla maruz kaldıkları için gelirdeki beklenen değişimlere daha duyarlı tepki verirler. Yüksek gelirli haneler ise tüketimlerini daha istikrarlı hale getirme eğilimindedir. Bu nedenle, tüketimin rassal yürümesi hipotezi bazı gelir grupları için daha güçlü geçerlilik gösterirken, diğerleri için zayıflamaktadır.

Sonuç olarak, tüketimin rassal yürümesi modeli tüketim teorisine önemli katkılar sağlamış olsa da, ampirik çalışmalar modelin öngörülerinin sınırlı bir geçerliliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur. Likidite kısıtları, davranışsal faktörler ve ihtiyatlı tasarruf gibi unsurlar tüketim kararlarını şekillendirmekte ve rasyonel beklentilere dayalı hipotezin öngördüğü saf rassal yürüyüşü bozmaktadır. Yine de model, tüketim teorisinin gelişiminde kritik bir aşama olmuş ve modern makroekonomi literatüründe politika etkilerinin anlaşılmasında temel bir referans noktası olarak varlığını sürdürmüştür.

Exit mobile version