Yayıncılık sektöründe rekabet kızışıyor. Box Office’in 2019’da toplam kazancı 9 milyar dolardı. Netflix ise 2019’da bu miktarın %66’sı kadar harcama yapmış bulunmakta. İnternet yayıncılığı hacmini büyütmeye devam ediyor. Netflix, diğer yayıncı şirketlerle karşılaştırdığımızda sektör içerisindeki liderliğini korumakta.
Netflix’in Türkiye pazarındaki payını büyütme yönünde adımlar atıyor. Yeni çıkan projeler ve izlenme oranlarına bakarak bunu söylemek mümkün. Bugün Türkiye’de Netflix 2 milyona yakın üyeye sahip. Kullanıcı sayısından da anlaşılacağı üzere Türk oyuncularla yaptığı Türkçe içerikler buna neden olan etkenlerden biri olarak gözüküyor. Netflix dünya çapında ‘’Netflix and chill’’ söylemine sahip olmasıyla dünyadaki etkisini kanıtlamış durumda. Netflix kiralık dizi ve film hizmeti sunan bir firmadan kendi dizi ve filmlerini üretecek seviye gelmesiyle, 100 milyonu aşkın kullanıcıya bu hizmeti sunabilmesiyle gün geçtikçe büyüyen bir şirket. Netflix Original olarak yayınlanan birçok dizi ve film özellikle pandemi günlerinde bolca tüketilmekte. Örneğin Extraction, 99 milyon izlenmeye yaklaşmış durumda veya The Witcher dizisi 76 milyon kere izlenmiş. Netflix online yayıncılıkta 196 milyon dolar değeri ile bugün en büyük firma.
Dünyanın en zengin insanı olan 113 milyar dolar servete sahip Jeff Bezos’un şirketi Amazon ise alt şirketlerinden biri olan Prime Video ile bu sektöre adımını atmış durumda. Çoğu insanın bildiğinin aksine Amazon online alışveriş platformu olmaktan çok daha öte bir organizasyon. 415 milyar dolar değeriyle Amazon bugün dünyanın en değerli markası. Amazon serverlardan depolama alanlarına ve big dataya kadar birçok hizmet sunan dev bir bilişim firması. Prime Video ise yine Amazon’un alt şirketlerinden biri olan Twitch ile bağlantılı üyelik sistemi, Amazon üzerinden aldığınız belli başlı ürünlerde ücretsiz kargo imkanı ve ayrıcalıklı indirimler ile beraber sektördeki diğer firmalardan ayrışmakta. Türkiye piyasasına da girmiş olan şirket ayrıca abonelik fiyatının 7,99 tl olmasıyla Netflix’e göre daha ucuz. Bu hamlesinden şu an için Türkiye’deki abonelerinden para kazanamayan firma Netflix’in elinde bulundurduğu kullanıcı kitlesini kendisine çekmeyi hedef almış gözüküyor. Netflix gibi Amazon Original adıyla kendi içeriklerini yayınlayan firma kullanıcılar için Netflix’e en büyük alternatif konumunda.
Netflix’in içerisindeki bolca içeriğe karşın kullanıcıların bir kısmı Prime Video’nun az sayıda içeriği olmasına rağmen içeriklerinin IMDb puanlarının daha yüksek olması sebebiyle Prime Video’nun tercih edilebileceği görüşünde. Prime Video toplam abone sayısını açıklamasa da firmanın 100 milyona yakın aboneye sahip olduğu tahmin ediliyor.
Bu rekabet ortamında yalnızca Netflix ve Amazon Prime Video değil, birçok diğer oyuncu da sektördeki payını artırmak için stratejik adımlar atmaktadır. Disney+, Apple TV+, HBO Max, Hulu ve Paramount+ gibi platformlar giderek daha fazla ülkede erişime açılmakta, yerelleştirilmiş içeriklerle kullanıcıların ilgisini çekmeye çalışmaktadır. Özellikle Disney+, Marvel, Pixar, Star Wars ve National Geographic gibi büyük markaların içerik haklarına sahip olması sayesinde, kısa sürede geniş bir kullanıcı tabanı oluşturmayı başarmıştır. 2020 yılı sonunda Disney+’ın abone sayısı 86 milyona ulaşmış, bu da platformun Netflix’in ciddi bir rakibi haline gelmesini sağlamıştır.
Apple TV+ ise teknolojik ekosistemiyle entegre bir yayın platformu olarak öne çıkmaktadır. Apple cihaz sahiplerine ücretsiz üyelik kampanyaları ve yüksek prodüksiyonlu özgün içerikler (örneğin, Ted Lasso, The Morning Show) ile kullanıcı kitlesini büyütmektedir. Aynı şekilde HBO Max, Warner Bros. içerik kütüphanesi sayesinde güçlü bir film ve dizi arşivi sunmakta; Game of Thrones, Friends gibi markalaşmış içeriklerle sadık bir izleyici kitlesini elinde tutmaktadır.
Bu çeşitlilik kullanıcılar açısından içerik bolluğu yaratırken, firmalar için “abonelik sadakati” kavramını zorlaştırmaktadır. Kullanıcıların bir platforma olan bağlılığını sürdürmek için artık sadece içerik miktarı değil, aynı zamanda içerik kalitesi, kullanıcı deneyimi, algoritmik öneri sistemleri ve fiyat-performans dengesi gibi faktörler de belirleyici hale gelmiştir. Kullanıcılar, her ay farklı bir platforma geçiş yaparak en iyi içeriği en uygun fiyata tüketmeye yönelmektedir. Bu eğilim, yayıncı firmalar açısından sürdürülebilir büyüme hedeflerini daha karmaşık hale getirmektedir.
Bunun yanı sıra, yerli içeriklerin küresel pazarda kazandığı önem de dikkat çekmektedir. Netflix’in Türkiye’deki yatırımları, sadece yerli izleyici için değil, Türk dizilerinin dünya çapında erişilebilirliğini artırmak için de yapılmaktadır. Aynı eğilim Hindistan, Güney Kore ve İspanya gibi ülkelerde de gözlemlenmektedir. Özellikle Güney Kore menşeli Squid Game dizisi, dünya çapında 100 milyondan fazla izlenerek yerli yapımın küresel çapta nasıl etki yaratabileceğini kanıtlamıştır.
Gelecek dönemde yayıncılık sektöründe sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR) ve interaktif içeriklerin yükselişi beklenmektedir. İzleyicinin yalnızca pasif bir tüketici değil, içerikle etkileşim kurabilen aktif bir katılımcı haline gelmesi, yayıncılıkta yeni bir çağın kapısını aralayabilir. Bu bağlamda, rekabet sadece içerik üretimiyle sınırlı kalmayacak; teknoloji yatırımları, kullanıcı deneyimi optimizasyonu ve veri temelli kişiselleştirme çözümleri de belirleyici faktörler arasında yer alacaktır.