DataKapital Blog

Sosyal Medyada Sentiment Analiz

Sosyal Medyada Duygu Analizi

Sosyal medyada duygu etkileşimi gün geçtikçe hızlanmaktadır. Bu etkileşim zamana, yere, olaya göre farklı şekiller alır. Etkileşim sayesinde sosyal medya mecraları toplumu yönlendiren araçlar haline gelmiştir.

İnsanların yüz yüze olmayan ortamda etkileşimlerinde duygunun önemli yeri bulunmaktadır. Bu süreç sentiment analysis (duygu analizi) denen yöntemlerle incelenir. Duygu analizi (fikir madenciliği veya duygusal yapay zekâ olarak da bilinir), “duygusal durumları ve öznel bilgileri sistematik olarak tanımlamak, çıkarmak, ölçmek ve incelemek için doğal dil işleme, metin analizi, hesaplamalı dilbilim ve biyometrinin kullanılmasıdır.”

Duygusal Bulaşıcılık

Bulaşma kelimesi (contagion), Latince contagio kelimesinden türemiştir ki bu kelime de con- (birlikte), tangere (dokunmak) kelimelerinin birleşimidir. Her ilişkinin aynı zamanda bir toplumsal bağ olduğu göz önünde bulundurulduğunda insanların ikili ilişkileri de dâhil olmak üzere her türlü insani ilişkinin toplumsal anlamda bir karşılığının olduğu söylenebilir.

Duygusal bulaşıcılık konusunda sosyal medya araçlarının önemi büyüktür. Bir araştırmaya göre duygular toplumsal bir role sahiptir. Çünkü insanlar duygusal deneyimlerini birbirlerine gösterme eğilimindedirler.[1]


Sosyal Ağların Duygu Etkileşimindeki Yeri

Web 2.0’ın yaygınlaşması ile pasif durumda kalan kullanıcılar aktif hale gelmiştir: Kullanıcılar da içerik üretmeye başlamıştır. Kişinin tüketici iken aynı zamanda üretici olması küresel bilgi alışverişi sürecini hızlandırmıştır. Bu süreç o dereceye gelmiştir ki yeni nesil bağımlılık türleri baş göstermiştir. Akıllı telefon/cihazdan yoksun kalma korkusu (nomophobia), gelişmeleri kaçırma korkusu (fear of missing out (FoMO)), internetsiz kalma korkusu (netlessphobia) bu bağımlılıkları ifade eden korkulardan bazılarıdır.[2]

Paylaşma sosyal ağlarla birlikte ortaya çıkan bir durum değildir. Ancak sosyal ağların paylaşmanın doğasını hız, içerik, geri dönüş gibi konular açısından önemli derecede değiştirdiği söylenebilir.[3] Bu dolaşım, farklı kitleler bakımından farklı sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin Buzzfeed’in kurucusu Jonah Peretti’ye göre gün boyu bilgisayar başında olan fakat bu sürenin hepsini çalışarak geçirmeyen insan topluluğu için “Bored at Work Network” (BWN) tabirini kullanmaktadır. BWN tarafından yayılan medya, genel dolaşımda önemli bir yere sahiptir.

Bulaşıcı medya sayesinde paylaşımlarımızı anlık olarak yapabilmekteyiz. Bu anındalık özelliği internetteki dolaşımın hızını önemli ölçüde artırmaktadır.

Bulaşıcılık Açısından Internet Meme  / Caps Kültürü

Ülkemizde internet meme kavramı caps olarak bilinmektedir. Bu tarzın özelliği içeriklerin kullanıcı tabanlı olarak üretilmesidir. Kavramı ilk kez 1976 yılında Richard Dawkins tarafından “The Selfish Gene” isimli kitapta kullanılmıştır.[4] Dawkins’e göre tıpkı genler gibi bir toplumdaki toplumsal ve kültürel içerikler meme’ler yoluyla aktarılmaktadır. Meme’ler küresel bir dilin oluşması sebebiyle önemli bir yere de sahiptir.

Emojiler

Emojilerin hayatımıza girmesi yakın tarihli olsa da insanların yazışmalar başta olmak üzere dijital dünyada emojileri kullanması çok yaygın bir hal almıştır. Emojiler ortak bir dil haline gelmiştir. Bugün toplam 3633 emoji kullanımdadır.[5] Emojilerin sayısı yüksek olsa da duygu analizi bakımından yanlış kullanımlar analizlerde sapmalara neden olabilmektedir.

Duygusal Bulaşıcılık Açısından Sosyal Medyanın İtici Gücü

William Brady ve diğerleri Twitter’daki ahlaki konu etkileşimlerini inceledikleri çalışmalarında konuyu silah kullanımı, eşcinsel evlilik ve iklim değişikliği olarak sınırlandırmıştır. İçerikler; duygusal dil, ahlaki dil ve ahlaki – duygusal dil olarak üçe ayrılmıştır. Çalışma sonucunda ahlaki – duygusal dilin kullanımının yoğunlukta olduğu, Twitter’daki retweet özelliğinin ise siyasi olarak motive olmuş kişiler üstünde daha çok etkisinin bulunduğu saptanmıştır.[6]

Vicario ve diğerleri ise Facebook’taki kullanıcılar üzerinde yaptıkları araştırma sonucunda daha aktif olan kullanıcıların daha az aktif olanlara kıyasla daha az duygu etkileşimine girdiklerini tespit etmiştir.[7]

Paolo Gerbaudo sosyal medyanın toplumsal hareketlere etkisini incelediği yazısında araştırmasında Facebook’ta duygusal bulaşıcılığın yüksek olduğu sonucuna varmıştır. Örneğin Mısır ve İspanya’da 2011’de başlayan protestolarda sosyal medyanın itici gücü yüksektir.[8]

Sonuç

İnternetsiz kalmanın bir hastalık haline (netlessphobia) gelecek kadar bağımlılık olduğu bir çağda sosyal ağlar itici bir güç haline gelmiştir.

Meme – caps – emoji kullanımları küresel bir dil oluşturmuştur ve bu dilin toplumsal etkileşim bakımından etkisi büyüktür.

İnsanlar duygusal açıdan karşılıklı etkileşime açıktır. Sosyal medya toplumda itici bir güce sahiptir.

Referanslar:

[1] Fowler, J. H. & Christakis, N. A. (2008). Dynamic Spread of Happiness in a Large Social Network: Longitudinal Analysis Over 20 Years in The Framingham Heart Study, BMJ 337, 1-9, https://doi.org/10.1136/bmj.a2338

[2] Yıldırım S. , Kişioğlu A. N. Teknolojinin Getirdiği Yeni Hastalıklar: Nomofobi, Netlessfobi, FoMO. SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi. 2018; 25(4): 473-480. https://doi.org/10.17343/sdutfd.380640

[3] Koçak Kurt, Ş. (2021). Enformasyonun Duygu Boyutu: Duygusal Bulaşıcılık Perspektifinden Sosyal Ağlarda Duygu Çalışmaları . İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi , 2021 (53) , 109-136 . DOI: 10.47998/ikad.863473 https://doi.org/10.47998/ikad.863473

[4] Marwick, A. (2013). “Memes”, Contexts. https://journals.sagepub.com/doi/pdf/10.1177/1536504213511210

[5] Unicode. (2020). Full Emoji List v14.0. https://unicode.org/emoji/charts/emoji-counts.html Erişim tarihi: 20.07.2022

[6] Brady, W. J., Wills, A. J., Jost, J., T., Tucker, J., A. ve Bavel, J., V. (2017). Emotion Shapes The Diffusion of Moralized Content in Social Networks. PNAS https://www.pnas.org/doi/full/10.1073/pnas.1618923114

[7] https://www.nature.com/articles/srep37825

[8] Gerbaudo, P. (2015). Rousing The Facebook Crowd: Digital Enthusiasm and Emotional Contagion in The 2011 Protests in Egypt and Spain. International Journal of Communication 10, 254-273 https://ijoc.org/index.php/ijoc/article/view/3963/1537

Exit mobile version