Koronaya karşı kredi genişlemesine gitmek enflasyona yol açar mı? Cevabımız, krizden çıkış aşaması için hayır. Ekonomi yönetiminin iki amacı vardır: Üretim kapasitesini korumak ve üretim kapasitesine karşılık gelecek talebi oluşturmak. Kredi genişlemesi ile işletmeleri ayakta tutarsınız ve onların mallarını satın alacak talebi oluşturursunuz.
Talep üretim kapasitesini aşmadığı sürece enflasyonist etki ortaya çıkmaz. İki amaç başarıldığında talep üretim kapasitesini aşmaz ve enflasyon da artmaz. Öncelikle enflasyon nasıl oluşur, onu açıklamalıyız. Enflasyon talep üretim kapasitesini aştığında oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken, üretimi değil üretim kapasitesini aştığında oluşması. Arz ve talep birbirine eşittir. Ama üretici kapasitesini aşıp da üretim yapmaya başladığında fiyatları artırır.
Çünkü kapasite üzerinde üretim yapmak maliyetleri artırır. Bu durumda yapılması gereken temelde üretim kapasitesinin üzerinde bir talep oluşturmamaktır. Bu cümleden ilk etapta sadece talebin kontrol edilmesi gerektiği anlaşılır. Halbuki üretim kapasitesini muhafaza etmek de aynı ölçüde önemli. Üretim kapasiteniz düşerse talebi de aynı ölçüde düşürmek zorunda kalırsınız. Üstelik kapasite kalıcı düşerse talebi de kalıcı şekilde düşürmek gerekir.
Üretim kapasitesinin kalıcı düşmesi demek işletmelerin batması demektir. Enflasyon açısından talep yönetiminden de öncelikli olarak üretim kapasitesini muhafaza etmek gelir. Çünkü kaybolan talep eski haline kolayca getirilir.
Ancak batan bir şirketi tekrar kurmak çok zordur. Şirketler batarken varlıkları yok pahasına satılır. Ama tekrar kurulacağı zaman çok daha yüksek bir maliyetle karşılaşılır. Bu yüzden enflasyonun kontrolü için birinci şart üretim kapasitesini korumaktır.
Bir örnek üzerinden anlatalım. Bir ekonominin toplam üretim kapasitesi 100 TL olsun. Enflasyon olmaması için bu ekonomide en fazla 100 TL talep oluşması gerekir. 95 TL talep enflasyonu düşürür, 105 TL talep yükseltir.
Peki 50 TL talep ne yapar? Cevap çok ilginç, enflasyonu önce düşürür, sonra kalıcı bir şekilde yükseltir. Neden? Çünkü 50 TL talep karşısında işletmelerin bir kısmı hayatta kalamaz, iflas eder veya kapanır. İşletmeler kapanana kadar enflasyonun çok sert düştüğünü görürüz. Ancak talep 50’de kalmaya devam ederse üretim kapasitesi de düşmeye başlar. Diyelim ki kapasite 100’den 80’e düştü. Bu ekonomide artık enflasyon sınırı 80’dir.
Eskiden 100 TL üzeri talep enflasyona yol açarken bundan sonra 80 TL üzeri talep enflasyona yol açacaktır. Talebi 100’e çekince üretim de o noktaya gelir diye düşünebilirsiniz. Maalesef öyle olmaz.
Üretim kapasitesini enflasyona yol açarak arttırmaya kalkarsanız bir yerden sonra korkunç bir enflasyona doğru gidersiniz. Bu tür denemeler Türkiye’de 2000’lere kadar yapıldı ve asla müspet bir netice alınamadı. Bu yüzden önce üretim kapasitesini artırmak zorundasınız.
Kredi genişlemesi ile işletmeler ayakta tutulursa öncelikle üretim kapasitemizi koruyacağız. Tabi, talebi canlandırmak için de kredi genişlemesine gideriz. Şimdi kredi genişlemesi ne zaman enflasyona yol açar, cevaplayabiliriz.
100 TL üretim kapasitesi korunduğunda talebi 100 TL’ye kadar çekebiliriz. Talep 101 TL olan kadar enflasyonist etki söz konusu olmaz. Enflasyonist etki söz konusu olursa bunun çözümü çok basittir, yaptığınızın tersini yapmak, kredileri bir miktar daraltmak. Enflasyon hastalığı gecikmeli tedavi edilebilir; ancak durgunluk için aynısı söylenemez. Durgunluk uzadıkça şirketler batar, beklentiler kötüleşir. Batan şirketleri geri getiremezsiniz. Kaybolan üretim kapasitesini yerine koymanız yıllar alır.
Kaybettiğiniz üretim kapasitesi nispetinde milli hasıla kalıcı düşer. Benzer şekilde daralan talebi de kolay canlandıramazsınız. Tüketici güveni bir kez düştüğünde kredi kanalı açık da olsa tüketim kredisi talebi oluşmayabilir.
Bu nedenlerle, korona gibi sert talep şoklarında enflasyondan korkmamalıyız. Aksine enflasyon talebin istenilen düzeye geldiğinin bir göstergesi. Enflasyonu gördüğünüzde önce sevinebilir sonra da enflasyonu düşürürsünüz.