Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: makro ihtiyati
Yüksek gelir gruplarının vergilendirilmesi gündeme girmiş durumda ve farklı eksenlerden tartışılıyor. Türkiye’nin parasal sıkılaşmaya yönelik yeni politikası, maliye ayağında düşük gelir gruplarından alınan vergileri arttırarak sıkılaşmayı desteklemeyi hedeflemiş görünüyor. Vergi artışıyla yüksek gelir gruplarının tüketimini azaltmaz diye mi zengine ilave vergi gelmedi de onun yerine, henüz gelir elde etmeyen üniversite öğrencilerine harç geri getirildi? Böyle bir düşünce varsa, tamamen yanlış. Aslında yüskek gelir grubundan vergi alınarak tüketim düşürülür. Bunu anlamak için öncelikle, borç-tasarruf ilişkisini anlamak gerekiyor. 1980’lerden itibaren eşitsizlik arttı, fakirden zengine büyük bir reel gelir aktarımı gerçekleşti. İktisatta, toplam gelirin toplam harcamaya eşit olduğunu biliyoruz. Kredi talebin bir kaynağı…
Kur politikasını tartışırken enflasyonun %83’e kadar çıktığı 2022 üçüncü çeyreğine kadar kredi politikasının hatalı olduğu tek çeyreği ele alacağız. Yapılan çok kritik hata belki 30-40 puan daha fazla enflasyona mal oldu. Ama önce filmi bir çeyrek geriye 2021 dördüncü çeyreğine saracağız. Bu çeyrekte kur atağı yaşanıyor. Kur atağının sebebini faiz indirimine bağlayabilirsiniz, haksız da olmazsınız. O zamana kadar Türkiye’de temel finansal enstrüman TL mevduattı. Öyle olması da doğru değildi. Kredi mevduat düzeninde verilen kredilerle ne yatırımı yapılıyordu da getirisi ile faiz ödenebiliyordu? Yatırım yapıldığı da gelir elde edildiği de yoktu. Aslında borç ödendiği de yoktu. Kişiler ve firmaların borcu borçla…
Kur enflasyon sarmalını tartışalım. İki tip kur artışı kaynaklı enflasyon var. Bunlardan ilki, KKM ile kontrol altına alındı. KKM, bizi kur kaynaklı enflasyonların birinden kurtardı, ancak diğerinden kurtaramadı. Birinci tip kur artışı, yerleşiklerin döviz talebinin karşılanamamasından kaynaklanıyor. Bu tip artış ani ve çok hızlı olabilir. Örneğini 2021 son çeyreğinde gördük. KKM devreye girene kadar kurlar günde birkaç lira artmaya başlamıştı. Yerleşiklerin tercihleri beklentilere göre çok hızlı değişebilir. Bir kaç saat içinde birkaç milyar dolarlık döviz talebi gelebilir. Talep arzla karşılanmadığı takdirde fiyat devreye girer. Fiyat talebi karşılayacak seviyeye kadar yükselir. Talep fiyata bağlı olarak gerileyebilir de, gerilemeyebilir de. Kurdaki artışın…
Bununla ilgili en kritik gözlem 2021 son çeyreğinde yaşananlar. Dolar kuru 10’dan 18’e kadar yükseldi ve olduğu gibi enflasyona geçti. Aralık 2021 ve Ocak 2022 enflasyonları toplamı %25 civarıydı. Yurtiçi fiyatlar da yurtdışı fiyatlar kadar arttığı için cari açıktaki kapanma ancak birkaç ay sürdü. Ardından ekonomi hızla cari açığa döndü. Ani kur atakları, satıcıların aynı anda fiyat artırmalarını adeta koordine ederek, bu işten tüm satıcıların karlı çıkmasını sağlar. Herkes aynı anda fiyat artırınca kimsenin satışı düşmez. Kimse fiyat artırdığı için müşteri kaybetmez. Adeta anlaşmalı devasa bir monopol/oligopol piyasası gibi. Normal şartlarda binlerce firmanın bir arada bulunduğu ve yoğunlaşması düşük bir…
Türkiye’nin döviz rezervlerini şöyle tahlil edebiliriz. Ülkenin bir rezervi var. Şu anda bu 100 milyar dolar civarı. Eğer mevduatınızı çekmek isterseniz alacağın para bu kadar. Halbuki ülkedeki döviz mevduatı 100 milyar dolardan fazla. Çünkü bu mevduatın bir kısmına karşılık döviz cinsi kredi var. Bunlar likit değil. Bugün banka krediyi paraya çevirip borcunu ödeyemez. TL’de de durum aynıdır. Yerleşikler döviz talep ettiğinde ülke rezervi azalmaz. Bir taraf pozisyonunu eksiye düşürürse yerleşiğin talebi karşılanır. Bu taraf eskiden firmalardı. Banka firmaya döviz kredisi veriyor karşılığında tanımladığı döviz mevduatı da yerleşiklerin mevduat talebini karşılıyordu. Şimdi karşıda firma yok TCMB var. Bu aslında bir problem…
Yatırımlar analiz edilirken, Postkeynesyen ekonomide sıklıkla dile getirilen çok kritik bir vurgu var. Enflasyon bölüşümü her zaman etkiler. Bunlar tek başına iyi veya kötü değildir. Bölüşüme etkilerine bakılarak iyi veya kötü denir. Elbette bu kısa vadeli analiz. Postkeynesyenlerde de bu alanda uzun vadeli analiz olmadığı için çıkarım burada bırakılmıştır. Uzun vadede yatırımı artıran politika, bölüşümü bozsa bile toplam refahı arttırır. Bu bölüşümün bozulmasını destekleyen ve olumlu olduğunu belirten bir yargı değildir. Sadece uzun vadeli analize ilişkin bir çıkarımdır. Yatırım için bölüşümü feda etmenin bir gereği var mı, tabi ki yok. Trickle down economics veya sermaye birikimcileri bunu savunuyorlar. Bu analizlerde…
“TANSTAAFL” kısaltması (There Ain’t No Such Thing As A Free Lunch) prensibi, Robert A. Heinlein tarafından 1966 yılında yazılan The Moon is a Harsh Mistress adlı bilim kurgu romanında ele alınmış. Kolonide geçen bu romanda ele alınan prensip kaynakların sınırlı oluşuna ve bedava hizmetlerin aslında bedava olmadığına işaret eder. Ardından Freidman bedava hizmetlere aynı vurguyu yapmak için bu kavramı iktisat literatürüne sokmuştur. Peki gerçekten bedava yemek yok mu? Bedava yemek olup olmadığı çok tartışıldı. Eğer ekonomi hali hazırda kapasite altında üretiyorsa para basıp dağıtarak (Free Lunch) aslında atıl kapasitenin kullanılması sağlanabilir. Atıl kapasite varlığında da bedava yemek yenir. Para basmasanız…
Çalışmanın amacı Türkiye’de, son yıllarda yatırımları arttırmak ekonominin temel hedefi haline gelmiştir. Bu hedef, yatırımların finansal kaynaklardan daha büyük bir pay almasına dayalı strateji ile başarılabilecektir. Para ve kur politikasının enflasyonla mücadele yöntemi, yatırımları artırma hedefi ile çelişmiştir. Faiz yükselterek kronik yüksek enflasyonu hedefe getirmek için 3-4 yıl boyunca düşük büyümeye ve kimi zaman resesyona razı olmak gerekmektedir. Düşük büyüme ve yüksek faiz ortamında yatırım yapılmayacağından, politika faizi etkin kullanılamamıştır. Yatırımları artırmak amacıyla, politika faizini düşürmek ise bir taraftan tüketimi yatırımdan daha fazla canlandırarak diğer taraftan döviz kurlarını yükselterek enflasyona yol açmıştır. Bu çalışma, para ve kur politikasını, yatırımların finansal…
Ortodoks iktisat yaklaşımında enflasyonla mücadelenin temel aracı faiz arttırımıdır ancak bunun uzun vadeli iktisadi maliyetleri ve arz üzerindeki yıkıcı etkileri tartışmalıdır. Peki enflasyonla başka araçlarla ve uzun vadeli zararı minimize ederek mücadele etmek mümkün mü? Genel Mekanizma Faiz ile önereceğimiz alternatif politika araçlarını mukayese etmeden önce genel mekanizmaya bir değinmek gerekiyor. Enflasyon nedir ve faizle nasıl düşürülür? Enflasyon ölçülen zaman periyodu için fiyatlar genel düzeyindeki artış hızı/oranıdır ve enflasyon düştüğünde mal ve hizmet fiyatları düşmez, sadece yükselme hızı düşer. Mal ve hizmet fiyatlarının istikrarlı bir biçimde artması bir ekonomi için istenen bir durumdur ve sağlıklıdır ancak burada anahtar kelime istikrardır.…
Türkiye cari açığını nasıl finanse edecek şeklindeki soruları sıkça duyarız. Bu tür bir soru bizatihi yanlıştır. Finanse edilmeyen cari açık yoktur. Cari açığınız varsa finanse etmişsinizdir, finanse edemeyecekseniz cari fazlanız oluşur. Bu gerçeği Türkiye 2019’da tecrübe etti. Türkiye dışarıdan nette borçlanmadı, aksine borcunun bir kısmını ödedi. Çünkü kaynak bulamadı. Buradan bir ülkenin kaynak bulamayınca cari açık veremediğini görüyoruz. Türkiye’nin cari açığı yurtdışında paranın bollaştığı dönemlerde artar. Yani cari açığın artması veya azalması çoğunlukla inisiyatifimizde değildir. Ülkeye yabancı kaynak geleceği varsa cari açığımız artar, yoksa azalır. Kabaca şöyle de düşünebilirsiniz. Cari açığımız borç bulabiliyorsak artar bulamıyorsak azalır. Covid döneminde de cari…