Tüketim fonksiyonu, Keynesyen modelde tüketimi ( tüketiciler tarafından satın alınmak istenen ve satın alınan reel GDP ‘yi) belirleyen en önemli etmen harcanabilir kişisel reel gelirdir ve harcanabilir kişisel reel gelir değişince tüketimin de değiştiği varsayılır;
Keynesyen modelde tüketimdeki değişmenin harcanabilir kişisel gelirdeki değişmeye oranına, ‘marjinal tüketim eğilimi’ denir;
Denklemden de anlaşılacağı üzere harcanabilir kişisel gelirdeki 1 liralık değişmenin tüketimde kaç liralık bir değişmeye yol açtığını marjinal tüketim eğilimi gösterir. Marjinal tüketim eğiliminin örneğin c= 0.70 olması, harcanabilir kişisel gelir 1 lira artınca tüketimin 0.70 lira ( 70 kuruş ) arttığı anlamına gelir. Keynesyen modelde, harcanabilir gelir artınca ( azalınca ) tüketimin gelirden daha az arttığı ( azaldığı ) ve dolayısıyla da marjinal tüketim eğiliminin sıfırdan büyük fakat birden küçük olduğu kabul edilir;
C = C (DPI) , 0<C<1
Keynesyen modelin tüketim ve harcanabilir kişisel gelir arasında kurduğu bu ilişkiye, kısaca ‘tüketim fonksiyonu’ denir. Keynes ‘in makro iktisat teorisine kazandırdığı temel kavramlardan biri olan tüketim fonksiyonu, denklem biçiminde ifade edilirse;
C= Co + cDPI , C>0 , 0<C<1 , (c=sabit)
Marjinal tüketim eğiliminin sabit olduğu ( harcanabilir kişisel gelir artınca marjinal tüketim eğiliminin değişmediği varsayımının benimsendiği ) denklemde doğrusal tüketim denklemindeki terimi, tüketiciler tarafından harcanabilir kişisel gelir sıfır da olsa satın alınan reel GDP düzeyini ( harcanabilir kişisel reel gelir dışındaki unsurlar tarafından belirlenen tüketim büyüklüğünü ) temsil eder ve kısaca otonom tüketim olarak nitelendirilir. Yine denklemdeki cDPI terimi ise, harcanabilir kişisel reel gelire bağlı olarak değişen tüketimi gösterir ve kısaca uyarılmış tüketim olarak nitelendirilir. Denkleme göre, harcanabilir kişisel gelir artınca, uyarılmış tüketim ve böylece tüketim, harcanabilir kişisel gelirdeki artıştan daha az artar: 0 < c < 1.
Tüketim fonksiyonuna ilişkin yukarıdaki açıklamalar aşağıdaki grafikte gösterilmiştir;
Dikey eksende tüketimin, yatay eksende harcanabilir kişisel reel gelirin yer aldığı grafikte C = Co + cDPI doğrusu, tüketiciler tarafından alternatif reel GDP düzeylerinde satın alınmak istenen ve satın alınan reel GDP ’yi gösterir. C tüketim doğrusunun eğimi marjinal tüketim eğilimine ( c ), doğrunun dikey ekseni kestiği nokta ile orjin arasındaki mesafe ise otonom tüketime ( tüketicilerin reel DPI sıfır iken satın aldıkları reel GDP düzeyine, ( cO ) eşittir.) C tüketim doğrusu, otonom tüketim cO düzeyinde veri iken harcanabilir kişisel reel gelir artınca ( azalınca ) uyarılmış tüketimin ( cDPI ) ve böylece tüketimin gelirden daha az arttığını ( azaldığını ) gösterir. Örneğin grafikte harcanabilir gelir DPI1 iken uyarılmış tüketim cDPI1 = AB ve dolayısıyla da tüketimin C = Co + cDPI1 = DPI1A + AB =DPI1B‘dir. . Harcanabilir kişisel gelir DPI1′den DPI2′ye yükseldiğinde ise, uyarılmış tüketim cDPI2 =EF ve dolayısıyla tüketim C = Co + cDPI2 = DPI2E + EF = DPI2F‘di
Tüketim fonksiyonu, Keynesyen makro iktisadın en temel yapı taşlarından biridir. Çünkü toplam talep üzerinde en güçlü belirleyici unsur olarak tüketim, kısa dönem ekonomik dalgalanmaların açıklanmasında merkezi bir rol oynar. Keynes’e göre bireyler ve hanehalkları, gelirleri arttıkça tüketimlerini artırırlar; fakat bu artış hiçbir zaman bire bir değildir. İşte bu nedenle marjinal tüketim eğilimi (MPC) sıfır ile bir arasında yer alır. Bu yaklaşım, hem iktisadi dalgalanmaların nedenlerini hem de maliye politikalarının etkinliğini anlamak için kritik öneme sahiptir.
1) Ortalama ve Marjinal Tüketim Eğilimi
Keynesyen analizde yalnızca marjinal tüketim eğilimi değil, aynı zamanda ortalama tüketim eğilimi (APC) de önemlidir. Ortalama tüketim eğilimi, toplam tüketimin harcanabilir gelire oranıdır. Zamanla, gelirin artmasıyla ortalama tüketim eğiliminin azalacağı öngörülür. Çünkü gelir arttıkça bireyler daha fazla tasarruf etmeye eğilimli olurlar. Böylece, toplam tüketim gelirden daha yavaş büyür.
2) Otonom Tüketimin Önemi
Tüketim fonksiyonundaki sabit terim olan otonom tüketim (Co), gelir sıfır iken bile tüketicilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları harcamaları ifade eder. Örneğin hanehalkları hiçbir gelire sahip olmasa dahi barınma, gıda ve sağlık gibi zorunlu harcamalarını borçlanma, birikimlerini eritme veya devlet transferleri aracılığıyla sürdürmek zorundadır. Bu nedenle otonom tüketim pozitif bir değerdir ve ekonomide gelirden bağımsız bir talep tabanı oluşturur.
3) Tüketim Fonksiyonunun Maliye Politikası Açısından Önemi
Maliye politikası uygulamalarında tüketim fonksiyonu doğrudan devreye girer. Çünkü kamu harcamaları ve vergiler, hanehalkının harcanabilir gelirini etkileyerek tüketim üzerinden toplam talebi şekillendirir. Örneğin vergilerde yapılan bir indirim, tüketicilerin gelirini artırır ve marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak bu artışın belli bir kısmı tüketime yönelir. Böylece toplam talep yükselir. Harcama çarpanı etkisi de tüketim fonksiyonuna dayanır; çünkü gelirdeki her artışın yeni bir tüketim artışına yol açtığı zincirleme süreç, çarpan mekanizmasını doğurur.
4) Tüketim Fonksiyonuna Yönelik Eleştiriler ve Modern Yaklaşımlar
Keynes’in tüketim fonksiyonu doğrusal bir yapı varsayarken, sonraki iktisatçılar bu yaklaşımı genişletmişlerdir:
-
Kalıcı Gelir Hipotezi (Milton Friedman): Tüketim kararlarının geçici değil kalıcı gelir beklentilerine bağlı olduğunu savunur. Geçici gelir artışları tüketimi çok az etkilerken, kalıcı gelir artışları daha güçlü bir etki yaratır.
-
Yaşam Boyu Gelir Hipotezi (Modigliani): Bireylerin tüketim kararlarını yalnızca cari gelir değil, tüm yaşam boyu gelir beklentileri belirler. İnsanlar gençliklerinde borçlanarak, orta yaşta tasarruf ederek ve yaşlılıkta birikimlerini harcayarak tüketimlerini zaman içinde dengelerler.
-
Davranışsal İktisat Yaklaşımları: Psikolojik faktörlerin, alışkanlıkların ve belirsizlik algılarının tüketim kararlarında önemli rol oynadığını vurgular.
Bu teoriler, Keynesyen doğrusal tüketim fonksiyonunun kısa dönem dalgalanmaları açıklamada güçlü, fakat uzun dönem eğilimleri açıklamada yetersiz olduğunu göstermektedir.
5) Grafiksel Yorum
Tüketim fonksiyonunun grafiksel analizi, ekonomi politikalarının etkilerini görselleştirmek açısından önemlidir. Gelir arttıkça tüketim doğrusu gelir doğrusu ile aynı açıyla büyümez; eğimi MPC’ye eşittir ve her zaman 1’den küçüktür. Bu nedenle tüketim doğrusu, gelir doğrusunun altında yer alır. Gelir arttıkça tüketim artar fakat tasarruflar da genişler. Eğrinin dikey ekseni kestiği nokta otonom tüketimi, eğimi ise marjinal tüketim eğilimini gösterir.
6) Türkiye Bağlamı
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde marjinal tüketim eğilimi genellikle gelişmiş ülkelere kıyasla daha yüksektir. Bunun nedeni, hanehalklarının gelirlerinin büyük kısmını zorunlu ihtiyaçlara harcamalarıdır. Gelir artışları tüketim talebine hızlıca yansır. Ancak yüksek enflasyon dönemlerinde, tüketim kararları fiyat beklentileriyle şekillenir ve tüketim fonksiyonunun öngörü gücü zayıflayabilir. Bu durum, para ve maliye politikalarının etkinliğini doğrudan etkiler.
Sonuç
Tüketim fonksiyonu, makroekonomik analizde hem kısa dönem dalgalanmaları hem de politika etkilerini anlamada kilit rol oynar. Ancak zamanla geliştirilen hipotezler ve modern yaklaşımlar, tüketim davranışlarının yalnızca cari gelirle değil, beklentiler, yaşam döngüsü, psikolojik etmenler ve ekonomik istikrarla birlikte şekillendiğini ortaya koymuştur. Yine de Keynesyen tüketim fonksiyonu, politika yapıcılar için temel bir referans olmaya devam etmektedir.