Yazar: Ibrahim Mesut

Vergi çarpanı kavramı otonom vergilerdeki değişimle gayri safi yurtiçi hasıla arasındaki ilişkiyi inceler. Otonom harcama; olduğundan, otonom harcamadaki değişmenin denge reel GDP düzeyi üzerindeki etkisini, otonom vergilerdeki değişme itibariyle ifade etmek mümkündür; Keynesyen modelde otonom vergideki değişme sonucu denge reel GDP düzeyinde meydana gelen değişme ile otonom vergideki değişme arasındaki orana, vergi çarpanı denir. Vergi çarpanı, transfer ödemeleri çarpanının negatif işaretlisidir; Vergi çarpanının önündeki eksi işareti, otonom vergiler ile denge reel GDP düzeyinin ters yönlü değiştiğini yansıtır. Otonom vergiler ile denge reel GDP düzeyinin ters yönlü değişmesinin nedeni ise, örneğin otonom vergiler artınca planlanan toplam harcamanın azalması ve bunun da…

Read More

Üretim teknolojisi ve kaynaklar sabit iken üretilebilecek maksimum mal bileşimlerinin geometrik tahliline üretim imkanları eğrisi denir. Dönüşüm eğrisi olarak da nitelendirilen üretim imkanları eğrisi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir:, Yatay eksende makarnanın ( tüketim malı ) dikey eksende buzdolabının ( sermaye malı ) yer aldığı şekilde üretim imkanları eğrisinin, yatay ekseni kestiği noktada, sabit kaynaklarının tümünün makarna üretimine tahsis edilmesi halinde üretilebilecek maksimum makarna miktarını yansıtır, F ( 0, 550 bin makarna). Benzer biçimde AF üretim imkanları eğrisinin dikey ekseni kestiği A noktası, sabit kaynakların tümünün buzdolabı üretimine tahsis edilmesi halinde üretilebilecek maksimum buzdolabı miktarını yansıtır, A ( 32 buzdolabı, 0). B…

Read More

Üçüncü derece fiyat farklılaştırması, monopolcü bir firmanın ürettiği her malın farklı birimlerine farklı fiyat uygulamasının yanında her alt piyasadaki tüketici grubu için farklı fiyat uygulamasına denir. Monopolcünün piyasayı alt piyasalara ayırmasını ve her alt piyasadaki tüketicilere ayrı bir fiyat uygulamasını içeren üçüncü derece fiyat farklılaştırmasına da, gerçek hayatta sıkça rastlanır. Monopolcünün üçüncü derece fiyat farklılaştırmasına gidebilmesinin iki koşulu vardır: Bunlardan birinci tüketicilerin arbitraj yapmalarıdır. Bu koşul bazen piyasanın geçişli piyasalardan değil de bölümlü piyasalardan oluşması biçiminde ifade edilir. Üçüncü derece fiyat farklılaştırmasının ikinci koşulu ise, talebin fiyat esnekliğinin her alt piyasada farklı olmasıdır. Monopolcünün piyasayı iki alt piyasaya ( A…

Read More

Üçlü açmaz kavramı para politikalarını belli kısıtlar ve mukayeseli çelişkiler üzerinden değerlendiren bir kavramdır. Uluslararası sermaye akışkanlığının ve sabit kur sisteminin var olduğu bir ekonomide para politikasının etkin olmadığını ( uluslararası sermaye akışkanlığının ve sabit kur sisteminin olduğu bir ekonomide merkez bankasının bağımsız bir para politikası izlemesinin mümkün olmadığını ) değerlendirirsek, iktisat politikasını yönetenlerin Uluslararası sermaye akışkanlığına Sabit döviz kuru sistemine Bağımsız ( ulusal hedeflere yönelik ) bir para politikasına sahip olan bir iktisat politikası izlemeleri mümkün değildir. İktisat politikasını yönetenler söz konusu üç politika aracından ikisini seçmek zorundadırlar. Bu bağlamda iktisat politikasını yönetenlerin izleyebilecekleri üç alternatif politika vardır: 1…

Read More

Tüketim fonksiyonu, Keynesyen modelde tüketimi ( tüketiciler tarafından satın alınmak istenen ve satın alınan reel GDP ‘yi) belirleyen en önemli etmen harcanabilir kişisel reel gelirdir ve harcanabilir kişisel reel gelir değişince tüketimin de değiştiği varsayılır; Keynesyen modelde tüketimdeki değişmenin harcanabilir kişisel gelirdeki değişmeye oranına, ‘marjinal tüketim eğilimi’ denir; Denklemden de anlaşılacağı üzere harcanabilir kişisel gelirdeki 1 liralık değişmenin tüketimde kaç liralık bir değişmeye yol açtığını marjinal tüketim eğilimi gösterir. Marjinal tüketim eğiliminin örneğin c= 0.70 olması, harcanabilir kişisel gelir 1 lira artınca tüketimin 0.70 lira ( 70 kuruş ) arttığı anlamına gelir. Keynesyen modelde, harcanabilir gelir artınca ( azalınca )…

Read More

Tüketim bulmacası, Genel Teori’nin 1936 yılında yayınlanmasından hemen sonra, iktisatçıların mutlak gelir hipotezinin geçerliliğini test eden çalışmalar kapsamında oluşturduğu bir kavramdır. Bu ilk çalışmalardan bazılarında, konu farklı gelir düzeylerindeki ailelerin tüketim harcamaları bazında incelenmiştir. Yatay kesit analizi denilen aile bütçesi verilerine dayalı bu çalışmalarda, geliri yüksek olan ailelerin daha fazla tükettikleri ve dolayısıyla da marjinal tüketim eğiliminin sıfırdan büyük olduğu ( c > 0 )i geliri daha yüksek olan ailelerin daha fazla tasarruf yaptıkları ve dolayısıyla da marjinal tüketim eğiliminin birden küçük olduğu ( c < 1 ) ve nihayet geliri daha yüksek ailelerin gelirlerinin daha büyük bir kısmını tasarruf…

Read More

Otonom harcama; olduğundan, otonom harcamadaki değişmenin denge reel GDP düzeyi üzerindeki etkisi, transfer ödemelerindeki değişme itibariyle de ifade edilebilir; Keynesyen modelde transfer ödemelerindeki değişme sonucu denge reel GDP düzeyinde meydana gelen değişme ile transfer ödemelerindeki değişme arasındaki orana, transfer ödemeleri çarpanı denir. Transfer ödemeleri çarpanı, marjinal tüketim eğilimi ile harcama çoğaltanın çarpımına eşittir; Transfer ödemeleri çarpanı, transfer ödemelerindeki bir liralık bir değişmenin denge reel GDP düzeyinde kaç liralık bir değişmeye yol açacağını gösterir. Marjinal tüketim eğilimi birden küçük olduğundan ( 0 < c < 1), transfer ödemeleri çarpanından küçüktür. Örneğin marjinal tüketim eğilimi c = 0.8, t = 0.1 iken,…

Read More

Günümüzde merkez bankası politika yapıcıları iktisadi ortamdaki değişikliklere genellikle kısa dönem nominal faiz haddini – gecelik faiz haddini ( i ) değiştirerek tepki gösterirler. Amerikalı iktisatçı John B. Taylor, Amerikan Merkez Bankası’nın ( FED ) 1987 – 1992 dönemi politika uygulamalarına ilişkin verileri inceleyerek, FED politika yapıcılarının iktisadi ortamdaki değişikliklere kısa dönem nominal faiz haddi üzerinden nasıl tepki gösterdiklerini açıklamayı amaçlayan ve Taylor Kuralı diye isimlendirilen bir para politikası geliştirmiştir. Taylor kuralına göre merkez bankası politika yapıcıları reel GDP  Y  doğal GDP ‘den Y(n) ve fiili enflasyon haddi (π) hedeflenen enflasyon haddinden (π*) büyük iken, kısa dönem nominal faiz haddini…

Read More

Fiyat düzeyinin sabit olduğu ( firmaların veri fiyat düzeyi üzerinden her düzeydeki çıktıyı üretebilecekleri ) varsayımı üzerine inşa edilen basit Keynesyen modelde, firmaların fiilen ne kadar mal üretecekleri ve dolayısıyla da reel GDP’nin ne olacağı, planlanan harcama düzeyine bağlıdır. Bir ekonomide kişiler her alternatif GDP düzeyinde daha fazla tasarruf yapmak isterlerse, kısaca kişilerin tutumluluğu artarsa, otonom tüketim ve buna bağlı olarak toplam planlanan harcama azalır. Bu ise reel GDP’nin, otonom tüketimdeki azalma ile çarpan katsayısının çarpımı kadar azalmasına yol açar. Kişilerin tutumluluğu artınca reel GDP’nin düşmesi hususuna ‘tasarruf – tutumluluk paradoksu’ denir. Bu durum aşağıdaki grafikte gösterilmiştir; Grafikte, Ip ve…

Read More

Keynesyen modelin tüketimi belirleyen en önemli unsurun harcanabilir kişisel reel gelir olduğu yolundaki varsayımı, kişisel tasarrufu belirleyen en önemli unsurun da harcanabilir kişisel reel gelir olduğunu ifade eder; S=S(DPI) Keynesyen modelde kişisel tasarruftaki değişmenin harcanabilir kişisel reel gelirdeki değişmeye oranına ‘marjinal tasarruf eğilimi’ denir; Marjinal tasarruf eğilimi harcanabilir kişisel gelirdeki 1 liralık değişmenin ( kişisel ) tasarrufta kaç liralık bir değişmeye yol açtığını gösterir. Marjinal tasarruf eğiliminin örneğin s = 0.30 olması, harcanabilir gelir 1 lira artınca tasarrufun 0.30 lira ( 30 kuruş ) arttığı anlamına gelir. Harcanabilir kişisel gelir tüketim ve tasarruf amacıyla kullanıldığından, marjinal tasarruf eğilimi ile marjinal…

Read More