Tüketim bulmacası, Genel Teori’nin 1936 yılında yayınlanmasından hemen sonra, iktisatçıların mutlak gelir hipotezinin geçerliliğini test eden çalışmalar kapsamında oluşturduğu bir kavramdır. Bu ilk çalışmalardan bazılarında, konu farklı gelir düzeylerindeki ailelerin tüketim harcamaları bazında incelenmiştir. Yatay kesit analizi denilen aile bütçesi verilerine dayalı bu çalışmalarda, geliri yüksek olan ailelerin daha fazla tükettikleri ve dolayısıyla da marjinal tüketim eğiliminin sıfırdan büyük olduğu ( c > 0 )i geliri daha yüksek olan ailelerin daha fazla tasarruf yaptıkları ve dolayısıyla da marjinal tüketim eğiliminin birden küçük olduğu ( c < 1 ) ve nihayet geliri daha yüksek ailelerin gelirlerinin daha büyük bir kısmını tasarruf ettikleri ve dolayısıyla da gelir arttıkça ortalama tüketim eğiliminin azaldığı (Y++, apc–) gibi mutlak gelir hipotezini teyit eden sonuçlara ulaşılmıştır.
Mutlak gelir hipotezinin geçerliliğini araştıran ilk çalışmalardan bazılarında ise, konu Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında kalan yılları kapsayan GDP ve C büyüklükleri – kısa dönem GDP ve C büyüklükleri bazında incelenmiştir. Kısa dönem zaman serileri analizi denilen kısa dönemli yıllık verilere dayalı bu araştırmalarda da, mutlak gelir hipotezini teyit eden sonuçlar elde edilmiştir.
Simon Kuznets de mutlak gelir hipotezinin geçerliliğini araştıran başka ampirik çalışma yapmıştır. Kuznets ‘in 1946 yılında yayınlanan ve 1869 yılı sonrası dönemi kapsayan uzun dönem zaman serileri analizine göre, 1869 yılından sonra gelirin çok ciddi biçimde artmasına karşılık, ortalama tüketim eğilimi ( C/Y ) mutlak gelir hipotezinde ileri sürüldüğünün ve kısa dönem zaman serileri analizinde teyit edildiğinin tersine düşmemiş, sabit kalmıştır. Dolayısıyla da 1946 yılına gelindiğinde, iktisatçılar mutlak gelir hipotezinin geçerliliği konusunda birbiriyle çelişen iki ampirik bulguyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu hususa, aile bütçesi verilerinin ve kısa dönem zaman serileri analizinin mutlak gelir hipotezinin geçerli olduğunu ( kısa dönemde gelir artınca ortalama tüketim eğiliminin azaldığını ), uzun süreli zaman serileri analizinin ise mutlak gelir hipotezinin tam tersine geçersiz olduğunu ( uzun dönemde gelir artınca ortalama tüketim eğiliminin sabit kaldığını ) göstermesine, tüketim bulmacası denir.
Tüketim bulmacası aşağıda gösterilmiştir;
Mutlak gelir hipotezinin geçerli olduğu büyüyen bir ekonomide, C/Y oranının değeri sürekli düşer ve ekonominin bu yüzden talep yetersizliği ile karşı karşıya kalıp durgunluğa girmemesi için, I/Y değeri veri iken G/Y değerinin sürekli artması ( G hükümet harcamalarının Y reel GDP ‘den daha hızlı büyümesi ) gerekir.
Dolayısıyla da mutlak gelir hipotezi büyüyen bir ekonomide, I/Y değeri veri iken G/Y değerinin artmaması halinde ekonominin durgunluğa gireceğini içerir. Bu husus kısaca durgunluk tezi diye nitelendirilir.
Mutlak gelir hipotezinin bir ürünü olan durgunluk tezi, iktisatçıların ikinci dünya savaşı sonrası döneme ilişkin karamsar analizler yapmalarına neden olmuştur. Bu bağlamda durgunluk tezi ile bati ekonomilerinde savaş döneminde hızla artan hükümet harcamalarının savaş sonrası dönemde azalma olasılığını birlikte ele alan bazı iktisatçılar, batı ekonomilerinin savaş sonrası dönemde yeniden durgunluğa gireceklerini ileri sürmüşlerdir.
Ancak savaş sonrası dönemde ( büyüyen ) batı ekonomilerinde I/Y ve G/Y değerleri değişmediği halde beklenilenin – mutlak gelir hipotezinin içerdiğinin tersine durgunluk ortaya çıkmamıştır. Zira savaş sonrası dönemde Y gelir artarken C tüketim de artmış ve böylece C/Y oranı mutlak gelir hipotezinde öngörülenin tersine düşmemiştir. Mutlak gelir hipotezini geçersiz kılan bu husus, savaş sonrası dönemde mutlak gelir hipotezine duyulan güvenin azalmasına ve buna bağlı olarak mutlak gelir hipotezine alternatif hipotezlerin geliştirilmesine yönelik çalışmaların artmasına yol açmıştır.
Tüketim bulmacasının ortaya çıkışı, makroekonomi literatüründe hem teorik hem de ampirik düzeyde yeni araştırma alanlarının doğmasına yol açmıştır. Keynes’in “mutlak gelir hipotezi” kısa dönem verilerle uyumlu görünse de, Kuznets’in uzun dönemli verilerden elde ettiği sonuçlar, tüketim davranışlarının yalnızca cari gelirle açıklanamayacağını göstermiştir. Böylece 1950’lerden itibaren farklı varsayımlar ve modeller geliştirilmiştir.
1) Kalıcı Gelir Hipotezi (Milton Friedman)
Friedman, tüketim bulmacasını açıklamak için “kalıcı gelir hipotezi”ni ortaya koymuştur. Bu hipoteze göre, hanehalkları tüketim kararlarını geçici gelir artışlarına göre değil, uzun vadede bekledikleri kalıcı gelir düzeyine göre belirlerler. Dolayısıyla, kısa dönemli gelir dalgalanmaları ortalama tüketim eğilimini etkiler gibi görünse de, uzun dönemde tüketim gelirle birlikte sabit bir oranda hareket eder. Bu yaklaşım, Kuznets’in bulgularıyla uyumlu sonuçlar doğurmuştur.
2) Yaşam Boyu Gelir Hipotezi (Modigliani – Ando – Brumberg)
Modigliani ve arkadaşları tarafından geliştirilen yaşam boyu gelir hipotezi ise tüketim kararlarının yalnızca bugünkü gelirle değil, bireylerin tüm yaşam döngüsü boyunca elde edecekleri gelir beklentileriyle şekillendiğini öne sürer. Genç bireyler düşük gelirle başlayıp tüketimlerini borçlanma yoluyla finanse eder, orta yaşta gelir arttığında tasarruf yapar, yaşlılıkta ise birikimlerini tüketirler. Bu model, uzun vadede ortalama tüketim eğiliminin sabit kalmasını açıklayan güçlü bir alternatiftir.
3) Durgunluk Tezinin Geçersizliği
Mutlak gelir hipotezinin içerdiği durgunluk tezi, savaş sonrası dönemde beklenenin aksine gerçekleşmedi. Bunun en önemli nedeni, hem kamu harcamalarının sürdürülebilir biçimde yüksek kalması hem de hanehalklarının tüketim kararlarını sadece cari gelir artışına değil, gelecekteki beklentilerine göre şekillendirmeleridir. Bu durum, Keynesyen analizin eksikliklerini ve yeni varsayımlara duyulan ihtiyacı ortaya koymuştur.
4) Davranışsal İktisat Katkıları
1970’lerden sonra tüketim bulmacasına yönelik araştırmalarda psikolojik ve davranışsal unsurlar da gündeme gelmiştir. Örneğin, “alışkanlık oluşturma” teorisine göre, hanehalkları geçmişte ulaştıkları tüketim düzeyini korumak ister ve bu durum tüketim fonksiyonunu gelirden bağımsız bir şekilde yukarı çeker. Benzer şekilde, belirsizlik ve ihtiyatlı tasarruf davranışları da ortalama tüketim eğiliminin uzun dönemde neden sabit kaldığını açıklamaya katkıda bulunmuştur.
5) Türkiye ve Diğer Gelişmekte Olan Ülkeler Bağlamı
Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde tüketim bulmacası farklı bir boyut kazanır. Yüksek enflasyon, belirsizlik ve gelir dağılımındaki eşitsizlik, hanehalklarının tüketim ve tasarruf kararlarını doğrudan etkiler. Örneğin kısa vadede gelir artışları hızlıca tüketime dönüşse de, uzun vadede yüksek belirsizlik ve tasarruf eğiliminin düşük olması tüketim fonksiyonunu farklılaştırır. Bu durum, hem mutlak gelir hipotezinin hem de kalıcı/yaşam boyu gelir hipotezlerinin sınırlı açıklama gücüne işaret eder.
Sonuç
Tüketim bulmacası, Keynes’in mutlak gelir hipotezinin tek başına yeterli olmadığını ortaya koyan tarihsel bir dönüm noktasıdır. Friedman’ın kalıcı gelir hipotezi ve Modigliani’nin yaşam boyu gelir yaklaşımı, bu bulmacayı açıklamak için geliştirilen güçlü teorik çerçevelerdir. Buna rağmen, belirsizlik, beklentiler ve davranışsal faktörler göz önüne alındığında, tüketim fonksiyonunun çok boyutlu bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bugün bile makroekonomi politikalarının tasarımında tüketim bulmacasından çıkarılan dersler geçerliliğini korumaktadır.