Yazar: Ibrahim Mesut

Bir ülkede bir yıldan fazla süredir ikamet eden kişilerin, kurumların ve ülke hükümetinin diğer ülkelerle bir yıl içinde gerçekleştirdikleri ekonomik işlemlerin işlendiği tabloya ödemeler dengesi denir. Ödemeler dengesi ülkenin yurt dışı ile bir yılda gerçekleştirdikleri mal, hizmet, transfer ve varlık işlemlerini yansıtır. Bir ülkede ki yerleşiklerin yurt dışına ödeme yapmasını gerektiren örneğin dış alemden mal veya hizmet ya da tahvil satın alınması gibi işlemler, ödemeler dengesinde negatif işaret ile yer alır. Buna karşılık yurt dışından ülkeye ödeme yapılmasını gerektiren yani dış aleme mal, hizmet veya tahvil satılması gibi işlemler, ödemeler dengesinde pozitif işaretle yer alır. Ödemeler dengesi dört ana hesap…

Read More

Gerçek hayatta işsizliğin iktisadi maliyeti – GDP açığı, doğal işsizlik haddini aşan her ilave yüzde bir işsizliğin reel GDP’nin doğal GDP’nin yüzde kaç altına inmesine yol açtığına bağlı olarak değişir. Bu anlamda Arthur Okun’un yaptığı bir çalışmaya göre, ABD ekonomisinde doğal işsizlik haddini aşan her ilave yüzde birlik işsizlik, reel GDP’nin doğal GDP’den yüzde iki buçuk küçük olmasına yol açar. Bu durum Okun Kuralı olarak ifade edilir ve aşağıdaki şekilde gösterilir; Bu denklemde GDP ifadesi doğal GDP’yi, ifadesi ise reel GDp’yi göstermektedir. Örneğin Türkiye ekonomisinde 2019 yılında işsizlik haddinin U = %8, doğal işsizlik haddinin Un= %6 olduğu ve doğal…

Read More

Nispi gelir hipotezini mutlak gelir hipotezinden ayıran iki husus vardır. Nispi gelir hipotezinde bireylerin tüketim kararlarının ( mutlak gelir hipotezindekinin aksine ) birbirinden bağımsız olmadığı varsayılır. Bu bağlamda her bireyin tüketim düzeyinin, o bireyin ait olduğu gruptaki ( mahalle – meslek ) nispi gelir durumuna bağlı olduğu; kişinin ait olduğu gruptaki nispi gelir durumu değişmedikçe, gelirden tüketime tahsis ettiği kısmın da değişmeyeceği kabul edilir. Örneğin belirli bir grupta yaşayan bir kişinin geliri iki kat artarken o grubun ortalama geliri de iki kat artıyorsa ve böylece kişinin (grubun) nispi geliri değişmiyorsa, kişinin gelirden tüketimi tahsis ettiği kısım da ortalama tüketim eğilimi…

Read More

Amerikalı iktisatçı D.W. Jorgenson tarafından 1960’larda geliştirilen neoklasik yatırım modeli ana fikri, firmaların kar maksimizasyon davranışıdır. Neoklasik yatırım modeli kar maksimizasyonunu amaçlayan firmalar belirli bir çıktıyı hangi girdi bileşiminde üretmek isterler sorusuna cevap arar. Dolayısıyla da neoklasik model, diğer alternatif modellerden çok farklı bir bakış açısına sahiptir. Bu farklı bakış açısı, ilave bir birim sermaye malının firmaya sağladığı getiri ile firmaya yüklediği maliyet karşılaştırılmak suretiyle analiz edilir. Rekabetçi bir firmanın ilave bir birim sermayeden elde ettiği getiri, ilave birim sermayenin çıktıda sağladığı artış (ΔY) ile çıktı fiyatının ( P ) çarpımına eşittir. Sermayenin marjinal ürünü çıktı miktarındaki değişmenin sermaye miktarındaki…

Read More

Mutlak gelir hipotezi tüketimle harcanabilir kişilsel gelirdeki değişimlerin ilişkisini inceler.  Keynes Genel Teori ‘de tüketim konusunda üç varsayımda bulunmuştur. Bunlardan birincisi, faiz haddinin klasik iktisatçıların ileri sürdüklerinin aksine tüketim üzerinde belirleyici bir rolünün olmadığı – tüketimin gelir düzeyine bağlı olarak değiştiği hususudur. Keynes’in Genel Teori ‘de tüketim konusunda benimsediği ikinci varsayım, harcanabilir kişisel gelir artınca tüketimin de arttığı, ancak tüketimdeki artışın gelirdeki artıştan daha küçük olduğu, kısaca harcanabilir kişisel gelir artınca tüketimin gelirden daha az arttığı hususudur. Keynes temel psikolojik kanun olarak nitelendirdiği bu hususu, harcanabilir gelirdeki 1 liralık değişmenin tüketimde kaç liralık bir değişmeye yol açtığını ifade eden marjinal…

Read More

Tek bir firmanın yakın ikamesi bulunmayan bir malı ürettiği ve sattığı piyasa türüne monopol denir. Yani monopol piyasayı tanımlayan iki özellik vardır; Tek bir firmanın var olması (diğer firmalar piyasaya giremezler). Yakın ikamesi bulunmayan mal üretmesi. Diğer firmaların piyasaya girmesini engelleyen unsurlara ‘Giriş Engelleri’ denir. Giriş engelleri iktisatçılar tarafından dört grupta ele alınır; Mal üretiminde kullanılan ve yakın ikamesi bulunmayan hammaddelerin tek bir firma kontrolü altında olmasıdır. Bu durumda hammaddeyi elinde bulunduran firma bu hammaddeyi başka bir firmaya satmayarak üretilecek malın kendisi dışındaki firmalar tarafından üretilmesine engel olabilir. Bu duruma ‘yakın ikamesi olmayan hammaddelerin kontrolü’ denir. En klasik örneği ise,…

Read More

Jilin Joinature Polymer 20 Eylül’de Şanghay Borsası’nda ilk kez işlem görmeye başladığında, bu yıl Çin’in yerel piyasalarında işlem gören 200. şirket oldu. Bu şirketler toplamda 40 milyar doların üzerinde para topladı. Bu meblağ Wall Street’te toplanan miktarın iki katından fazla ve küresel toplamın neredeyse yarısına tekabül ediyor. Xi ise Çin borsası için farklı planlara sahip. Yine de ülkenin CSI 300 endeksi Ocak ayından bu yana yüzde 14 düştü ve 2022’de beşte bir oranında geriledi. Japonya ve ABD gibi büyük piyasalara kıyasla daha düşük performans göstermesinin nedeni olarak da yavaşlayan büyüme ve emlak sektöründeki likidite krizi gösteriliyor. Çin’de yeni şirketlere kucak…

Read More

Maliye politikası, belirli ekonomik amaçlara ulaşmak için kamu maliyesi araçlarının kullanılmasıdır. Maliye politikası ekonomik birimler üzerindeki değişik etkiler toplulaştırıldığında, hükümet bütçesindeki değişmelerin milli gelir, işsizlik, enflasyon gibi makro büyüklükler üzerindeki etkileri ile ortaya çıkar. Maliye politikası ülkenin üretim düzeyini uzun dönemde tasarruf yoluyla etkiler. Ülkenin toplam tasarrufu iki kalemden oluşur:  kişiler ve kurumlar tarafından yapılan özel tasarruflar ve bütçe fazlasına denk gelen hükümet tasarrufları.  Mali genişleme hükümet tasarruflarında azalmaya neden olur. Düşük tasarruf düzeyi, ülkenin ya yeni tesis ve donanımına yapılacak olan yatırımları azaltır ya da dışardan alınacak borçları arttırır. Her iki durumda uzun dönemde istenmeyen sonuçlara yol açar. Maliye…

Read More

Mali kaldıraç, tam istihdam durumunda görülen bütçe açığına alternatif olarak Richard Musgrave tarafından formüle edilmiştir. Saf bir bütçe ölçüsüne karşılık bu tanım mali etkinin ölçülmesi ile ilgilidir ve maliye politikası ile müdahalenin dönemsel hareketler üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere kullanılır. Mali kaldıraç, reel kamu harcamaları, transferler ve vergilerin bazı koşullar içinde değişmesiyle farklılık göstermekle beraber, şu şekilde ifade edilir; Formülde ifade edilen  ΔG ve ΔT değişkenleri ağırlıklandırılmış bütçe açıklarındaki değişme, k değişkeni ise maliye politikası çarpanıdır. (ΔG – ΔT) ifadesi ağırlıklandırılmış cari bütçe fazlası veya açığını gösterir ve bütçe değişmelerinin toplam talep üzerindeki başlangıç etkisini ifade eder. Maliye politikası çarpanı ile…

Read More

Likidite tuzağı para politikasında görülen bir özel durumdur. Para talebinin faiz haddine sonsuz duyarlı olmasıdır. Bu özel durumda faiz haddi sıfırdır veya sıfıra yakın bir değerdedir. Dolayısıyla para arzı artınca, kişiler para arzındaki artışın tümünü talep ederler yani para arzındaki artışın tümünü ellerinde ve vadesiz mevduat hesabında tutmak isterler. Yani para arzındaki artış sonucu, para piyasasında bir arz fazlası, tahvil piyasasında da bir tahvil fazlası ortaya çıkmaz. Bu sebepten dolayı faiz haddi değişmez. Para talep eğrisinin çok düşük bir faiz haddi üzerinden sonsuz esnek olduğu bu özel durumda, LM eğrisi de (para piyasasının dengede olduğu faiz ve reel gelir düzeylerini…

Read More