Yatırımlar analiz edilirken, Postkeynesyen ekonomide sıklıkla dile getirilen çok kritik bir vurgu var. Enflasyon bölüşümü her zaman etkiler. Bunlar tek başına iyi veya kötü değildir. Bölüşüme etkilerine bakılarak iyi veya kötü denir. Elbette bu kısa vadeli analiz. Postkeynesyenlerde de bu alanda uzun vadeli analiz olmadığı için çıkarım burada bırakılmıştır. Uzun vadede yatırımı artıran politika, bölüşümü bozsa bile toplam refahı arttırır. Bu bölüşümün bozulmasını destekleyen ve olumlu olduğunu belirten bir yargı değildir. Sadece uzun vadeli analize ilişkin bir çıkarımdır.
Yatırım için bölüşümü feda etmenin bir gereği var mı, tabi ki yok. Trickle down economics veya sermaye birikimcileri bunu savunuyorlar. Bu analizlerde banka, finans sistemi diye bir şey yok. Zenginler kar etsinler ki daha fazla yatırım yapsınlar şeklinde günümüzden tamamıyla kopuk bir düşünce. Bugün hiçbir şirket kar ediyor diye yatırım yapmaz. Cash cow diye tabir edilen sağımlık şirketler deli gibi nakit üretir ama büyüyeceği kadar büyümüştür. Daha fazla yatırım almaz. Bunların karı yatırıma değil, finansal spekülasyona gider ve bütün bir sistemin verimliliğini tehdit eder.
Lobicilik ve bunlara ilişkin ayak oyunlarıyla rekabetten korunuarak kısıtlanmış sektörlerde sağımlık şirketleri (cash cow) miktarda görmek mümkündür. Bu şirketlerin de yatırımlarını değerlendirebilecekleri finansal ürünlere ihtiyacı var. Yani sadece bireyler değil şirketler de fonlarını değerlendirecek başka yatırımlara ihtiyaç duyar. Finans sistemi de bunun için var. Sistem yatırımları desteklerse kendisinden bekleneni yapmış olur. Yok, reel yatırımlar yerine finansal yatırımları veya yatırım dışı harcamaları desteklerse sistem çıkmaza girer. Çünkü yatırım dışı harcamalar gelir getirmez. Nette kredi geri ödemesi yapabilmek için borçlunun tüketimini azaltması gerekir. Finansal şartların sıkılaştığı zamanlarda net kredi geri ödemesi yapması gereken borçlulardan bunu başaramayanlar temerrüte düşer. Sistem ağırlıklı yatırım dışı harcamaları finanse ettiyse, geçmiş olsun. Kitlesel batıklar bankaları batırır.
Yatırım dışı harcamaları fonlayan borçlar üzerinden finansal varlık üretimi sürdürülebilir değildir. Sürdürülebilir olan finansal kaynakların yatırıma yönlendirilmesi. Ne kadar yatırım olursa, varlıklar o kadar sağlam olur. Tabi bunun için de yeterli tüketime ihtiyaç var. Yatırım yapan malını satamazsa batar. Borçla tüketimi desteklemeyeceksek gelirle destekleyeceğiz. Tüketim yetersizliğine izin vermeyeceğiz. Asgari ücret, emekli maaşı, dul yetim maaşı, vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı emekliliği gibi uygulamalarla üretim kapasitesini değerlendireceğiz. Bunları yaparken kapasitenin üzerine çıkan talebe de izin vermeyeceğiz. Aksi takdirde enflasyon bugün olduğu gibi yükselir. Bir taraftan yatırımları desteklerken, diğer taraftan o yatırımlarla artan üretim kapasitesine karşılık gelecek bir talep oluşturacağız. Üretim kapasitesi genişlemesi ile talep artışı eş anlı gidecek. İktisat politikasının başarısı bu ikisini eş anlı büyütebilme performansı ile ölçülür. O noktaya gelebilmek için önce yatırımları destekleyen bir finans sistemi kurgusuna ihtiyaç var. Salt doğal büyüme mantığı ile arz kısıtları Türkiye’de hiçbir zaman son bulmaz.