Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: Tan Haskol
Kronik yüksek enflasyonu hedefe getirmek, uzun vadeli, yıllar süren bir mücadele gerektirir. Uzun vadede üretim kapasitesi sabit değildir. Bu nedenle, kronik yüksek enflasyonla sadece talep kanalından mücadele etmek eksik bir yaklaşımdır. Hakim iktisat görüşü, enflasyonla mücadeleyi kısa vadede ele alır. Kısa vadede üretim kapasitesi sabit olduğundan, enflasyon talep daraltılarak düşürülür. Merkez bankası, politika faizini yükselterek talebi kısar ve enflasyonu hedefe getirir. Bu yaklaşım, kısa vadede geçerlidir. Örnek verilecek olursa, enflasyon, birkaç ay içinde yüzde 3’ten belirlenen yüzde 2 hedefine indirildikten sonra faizler eski seviyesine dönecektir. Bu süre içerisinde, yatırımlar ve üretim kapasitesi olumsuz etkilense de, enflasyon hedefine ulaşıldıktan sonra uzun…
Ar-Ge doğası gereği bilişsel bir efordur ve bilişsel süreçler üzerine dikkatli bir incelemeye ihtiyaç duyar. Kişilerin bilişsel eforlarından kaynaklı olarak gerçekleşebilecek yüksek ya da düşük performanslar finansal terminolojide “performans riski” olarak tanımlanmıştır. Ar-Ge süreçleri bu performans riskinin (ve fırsatlarının) maksimum olduğu faaliyetlerden birisidir. Bu alanda temel sermayenin insan ve insanın bilişsel süreçleri olduğu düşünüldüğünde, bilişsel süreçlerin doğru bir disiplinle yönetilmesi Ar-Ge sürecinden maksimum verim alınmasını sağlayacaktır. Araştırma ve geliştirmeye ilişkin süreçlerin belli bir disiplin ile yapılması olası zaman kayıplarının önlenmesini ve Ar-Ge’ye ayrılacak kaynakların etkin bir biçimde kullanılmasını da sağlamaktadır. Bu alandaki optimizasyon çalışmaları teknoloji ve rekabet istihbaratı disiplinlerinde tanımlanmış…
Sözel akıl yürütme ve (deductive) mantık metotları felsefenin bilinen ilk yazılı eserlerinden günümüze kadar entelektüellerin zihinsel olarak efor sarfettiği bir konudur. Matematikten farklı olarak dil ve ondan üretilen yargıların sübjektifliği yargı silsilelerinin güvenilir, objektif, kümülatif ve bilimsel niteliği ile ilgili problemler doğurmaktadır. Bu problemin minimize edilmesi sözel önermelerin belli mantık sabitleri ile ifade edildiği çıkarım yöntemleri ile gerçekleştirilmiştir. Bilimsel yöntemlerde uzun bir süredir ana akım diyebileceğimiz tüme varım ve tümdengelim metotları kullanılmaktadır. Bu metotlardan tümdengelim Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik [1]ilkesinin bilim felsefesinde yaygınlaşmasının ardından büyük ölçüde terk edilmiştir. Tümdengelimin verdiği mutlak sonuçlar ya da mutlak eğilimler yanlışlanabilirlik ilkesiyle büyük ölçüde çelişir…