Fedakarlık haddi, bir ekonomide enflasyonu yüzde 1 düşürmek için o dönemin doğal hasılasının yüzde kaçından fedakarlık etmek gerektiğini ifade eden rakamdır. Örneğin bir ekonomide belirli bir yılda enflasyonun yüzde 2 düşmesi o yıl hasılanın doğal hasıladan yüzde 10 küçük olmasına yol açmışsa, fedakarlık haddi beşe eşittir. Benzer bir biçimde bir ekonomide enflasyon haddi dört yıl sonra yüzde 20 ‘den yüzde 14 ‘e düşmüş ve dört yıllık dönemin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü yıllarında hasıla doğal hasılanın sırasıyla % 9, % 6, % 5 ve % 4 altına inmiş ise, fedakarlık haddi % 4 ‘tür: Söz konusu dönemde enflasyonu yüzde 1 düşürmek için her yıl doğal hasılanın yüzde 4 ‘ü feda edilmiştir.
Bir ekonomide fedakarlık haddi ne kadar yüksek olursa, ceteris paribus hükümetler şok politika yerine tedrici politika izlemeyi tercih ederler. Benzer biçimde fedakarlık haddini hesaplayan çalışmaların olmadığı ekonomilerde, şok politika izlediklerinde nasıl bir durumla karşılaşacaklarını kestiremeyen hükümetler yine şok politika yerine tedrici politika izlemeyi tercih ederler. Batı ekonomileri için yapılan çalışmalar, batı ekonomilerinde fedakarlık haddinin 5 civarında olduğunu göstermektedir. Okun Kanunu’na göre batı ekonomilerinde hasılanın doğal hasıladan % 3 küçük olması devrevi işsizliğin % 1 artmasına yol açtığından, batı ekonomilerinde fedakarlık haddinin 5 civarında olması, enflasyon % 1 düşünce devrevi işsizliğin % 5 / % 3 = % 1.6 arttığı anlamına gelir.
Diğer taraftan fedakarlık haddi kavramının bir anlamı olabilmesi için, anti – enflasyonist bir politikanın, enflasyon haddini düşürürken hasılayı yukarıda açıklamalarda olduğu gibi doğal hasılanın altına ( devrevi işsizlik haddini doğal işsizlik haddinin üstüne ) çekmesi gerekir. Yukarıdaki açıklamalarda böyle bir durumun söz konusu olmasının arkasında, hükümet nominal para arzı büyüme haddini düşürünce veya kısaca hükümet yeni bir politika uygulamaya başlayınca, enflasyonist bekleyişlerin enflasyon haddindeki düşmelere bağlı olarak değişmesi ve böylece kısa dönem toplam arz eğrisini zaman içinde aşağıya doğru kayması, kısaca bekleyişlerin uyarlayıcı;
olmasıdır. Kısaca geleneksel yaklaşım diye nitelendirilen böyle bir analizin temel kapalı varsayımı, hükümet anti – enflasyonist bir politika izlediğinde ( m = 2 ) kişilerin bekleyişlerinin bu politika değişikliğinden etkilenmeyecek olması, kişilerin enflasyonist bekleyişlerini sanki eski politika ( m = 10 ) izleniyormuş gibi oluşturmalarıdır. Buna karşılık daha önce açıklandığı üzere, rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre karar birimleri bekleyişlerini geçmiş dönemde izlenen politikaya göre değil gelecekte izlenecek politikaya göre belirlerler ve hükümetin gelecekte nasıl bir politika değişikliğine gideceğine (gelecekte nasıl bir politika izleyeceğine ) ilişkin bir belirsizlik olmadığı sürece, kişiler enflasyon oranını ortalama olarak doğru tahmin ederler;
Örneğin hükümet enflasyonu aşağı çekmek için nominal para arzı büyüme haddini % 10 ’dan % 2 ‘ye düşüreceğini açıklarsa, kişiler beklenen enflasyon haddini % 2 olarak değiştirirler ve böylece enflasyon % 2 ‘ye düşerken hasıla doğal hasıla düzeyinde kalır:
Dolayısıyla da rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre, hükümetin gelecekte nasıl bir politika değişikliğine gideceğine ( gelecekte nasıl bir anti – enflasyonist politika izleyeceğine ) ilişkin bir belirsizlik olmadığı sürece, fedakarlık haddi sıfırdır. Bir ekonomide enflasyon sorunuyla yüzleşirken acı reçete içmeksizin başarılı olmak için, hükümet açık ve halka iyi anlatılmış bir politika uygulamalıdır. Ayrıca halk açıklanan politikanın sürdürüleceğine ve başarılı olacağını inanmalı veya kısaca açıklanan politikanın inanılırlığı olmalıdır: Açıklanan politikanın inanılırlığı olmadığı takdirde kişiler bekleyişlerini değiştirmezler. Bu iki husus birlikte düşünülürse, enflasyonla mücadelede acı ilaç içmeksizin başarılı olmak için, hükümet şok bir politika izlemeli ve enflasyonu hızla ( kısa sürede ) düşürmeyi amaçlayan bu politikanın inanılırlığı olmalıdır.