Amerikalı iktisatçı D.W. Jorgenson tarafından 1960’larda geliştirilen neoklasik yatırım modeli ana fikri, firmaların kar maksimizasyon davranışıdır. Neoklasik yatırım modeli kar maksimizasyonunu amaçlayan firmalar belirli bir çıktıyı hangi girdi bileşiminde üretmek isterler sorusuna cevap arar. Dolayısıyla da neoklasik model, diğer alternatif modellerden çok farklı bir bakış açısına sahiptir. Bu farklı bakış açısı, ilave bir birim sermaye malının firmaya sağladığı getiri ile firmaya yüklediği maliyet karşılaştırılmak suretiyle analiz edilir.
Rekabetçi bir firmanın ilave bir birim sermayeden elde ettiği getiri, ilave birim sermayenin çıktıda sağladığı artış (ΔY) ile çıktı fiyatının ( P ) çarpımına eşittir. Sermayenin marjinal ürünü çıktı miktarındaki değişmenin sermaye miktarındaki değişmeye oranını gösterdiğinden (MPk = ΔY/ΔK), bir birim ilave sermayeden (ΔK = 1) firmanın elde ettiği getiri, aslında sermayenin marjinal ürünü ile çıktı fiyatının çarpımına (MPk X P) eşittir. Teknoloji sınırlaması altında karını maksimize etmeyi amaçlayan rekabetçi bir firma, ilave birim sermayenin getirisini ilave birim sermayenin maliyetine yani ‘sermayenin kullanıcı maliyetine’ eşit kılan düzeyde sermaye kullanılır:
Bu denkleme göre, firma karşı karşıya olduğu yatırım olanaklarını, ilave birim sermaye malının firmaya sağladığı reel getiriyi temsil eden sermayenin marjinal ürünü (MPk) ile ilave birim sermaye malının firmaya yüklediği reel götürüyü temsil eden sermayenin reel kullanıcı maliyetini ( ruc ) karşılaştırılarak değerlendirir. Eğer sermayenin marjinal ürünü ( sermayenin marjinal verimi ) reel kullanıcı maliyetinden büyükse (MPk > ruc) , ilave birim sermaye malı firmaya aradaki pozitif fark kadar reel kar sağlar ve bu yüzden de firma ilave birim sermaye malını satın alır. Buna karşılık eğer sermayenin marjinal ürünü – verimi, sermayenin reel kullanıcı maliyetinden küçükse (MPk < ruc) ilave birim sermaye malı firmaya arada ki negatif fark kadar reel zarar yükler ve bu yüzden de firma ilave birim sermaye malını satın almaz.
Diğer taraftan sermayenin kiralama maliyeti de denilen sermayenin kullanıcı maliyeti (uc), üç farklı maliyetin toplamından ibarettir. Bir firma ilave birim sermaye malını satın alarak üretim sürecinde kullandığı zaman her şeyden önce sermaye malında meydana gelen yıpranma kadar bir maliyete maruz kalır. Yıpranma haddi ve sermaye malının fiyatı sırasıyla d ve Pk ile gösterilirse, firmanın yıpranmadan dolayı maruz kaldığı maliyet dPk kadardır.
Bir firma ilave birim sermaye malını satın alarak üretim sürecinde kullandığı zaman, o kadar parayı sermaye malı satın almak yerine borç verseydi elde edeceği faiz geliri kadar bir maliyete daha katlanır. Yatırım yapmanın ‘fırsat maliyetine’ tekabül eden bu ikinci maliyet, faiz haddi ile ilave birim sermaye malının fiyatının çarpımına eşittir i(Pk) Bir firmanın ilave birim sermaye malını satın alarak üretim sürecinde kullandığı zaman maruz kalabileceği bir başka maliyet ise, sermaye malının fiyatının artması veya azalmasıdır. Bundan kaynaklanan maliyet, -ΔPk kadardır.