Pandemi ve turizm birbirini nasıl etkiledi? Covid-19 salgını insanların hayatında her şeyi etkilediği gibi tatile gitmelerinin de önündeki en büyük engellerden biri oldu. İnsanlar salgının hayatlarında oluşturduğu bunalımdan kurtularak keyifli bir tatil yapmak isteseler de virüsün sıçrama olasılığı nedeniyle 2020’de tatile gitmeye tedirgin yaklaştılar. Bu yaklaşımın turizm sektörünü derinden etkileyebilecek olması devletleri bir dizi önlem almaya itti.
Salgın döneminde zor duruma giren işletmelerin de desteklenmeleri amacıyla ‘kefaletsiz kredi, kredi faiz oranlarının devlet destekli düşürülmesi, mevcut kredilerin ödeme vadesinin uzatılması’ gibi uygulamalar yürürlüğe kondu.
Avustralya’da ve Fransa’da turizm sektörün zararının en aza düşürülmesi amacıyla dayanışma fonu oluşturuldu. Türk lirasındaki değer kaybı diğer ülkelere nazaran Türkiye’nin turizm sektöründeki daralmadan daha az etkilenmesinde önemli bir rol oynadı. Bunun yanı sıra bu sene Türkiye pandemi karşısında turizm sektörünün ayakta kalabilmesi amacıyla aldığı önlemlerden bazıları ise şu şekildeydi:
İç hat uçuşlarındaki KDV oranı 30 Haziran’a kadar yüzde 18’den yüzde 1’e indirildi,
Haziran 2020 sonuna kadar ödenmesi gereken irtifak hakkı bedelleri, ecri misil gibi ödemeler 6 ay ertelendi,
PwC raporuna göre Nisan 2020’de yürürlüğe girmesi gereken Konaklama Vergisi 2021 başına ertelendi.
Pandemi dolayısıyla hijyenin turistlerin öncelikleri arasında yükselmesiyle Türkiye’de sertifika programları başlatıldı. Ayrıca hazırlanan reklamlarda dezenfektanlı otel girişleri, az sayıda kişi bulunmasına özen gösterilen alanlar göze çarptı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan ve pek çok dilde yayınlanan reklamlarda ferah, rahat bir tatil izlenimi verilmeye çalışıldığı fark edilmekte. Hazırlanan reklamlarda ayrıca Türkiye’de yapılabilecek tatil türleri de gösterilmekteydi. Yaz tatilinden ziyade diğer mevsimlerde de Türkiye’de yapılabilecek etkinlikler reklamlarda gösterildi.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının yayınladığı verilere göre 2020 Ocak ve Ekim arasında Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı 13 652 641 oldu. Bu sene en fazla harcamayı 3 milyon dolar ile Almanya’dan gelen ziyaretçiler yaptı. Türkiye’nin 2020’de turizmdeki küçülme oranı ise 1/3 oldu.
Şirket özelinde baktığımızda ise pandemi dolayısıyla batan veya yüksek derecede zarar eden birçok turizm firması bulunmakta. Norwegian Cruise Line adlı şirket 2 milyara yakın zarar ettiğini açıkladı. Atlas Global 14 Şubat 2020’de ‘Atlasjet Havayolları, operasyonlarını sürdüremediğinden iflas başvurusunda bulunmuş olup uçuşları durdurulmuştur.’ ifadelerini Twitter’dan yayınladı. Advantage Rent A Car, Avianca, Aeromexico gibi büyük çaplı (en az 500 çalışana sahip şirket) şirketler bu sene iflaslarını açıkladı. Apex Parks Group isimli eğlence şirketinin ise 12 tane lunaparkını ve aqua parkını kapattığı bilinmekte. Covid-19 salgınının alınan tedbirlere karşın turizm sektörünü zor durumda bıraktığı açık bir şekilde görülebiliyor.
2020 yılında yaşanan bu büyük şok, yalnızca tur operatörleri ve otelleri değil; aynı zamanda havayolu şirketleri, restoranlar, ulaşım firmaları ve küçük esnaf gibi turizme dolaylı yoldan bağlı olan binlerce aktörü de olumsuz etkiledi. Dünya genelinde birçok ülke sınırlarını aylarca kapalı tuttuğu için uluslararası seyahat eden turist sayısında tarihin en büyük düşüşü yaşandı. Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) verilerine göre 2020 yılında küresel turist sayısı bir önceki yıla kıyasla %74 azalarak 400 milyon kişi seviyesine düştü. Bu, yaklaşık 1.1 milyar turistin seyahatten vazgeçmesi anlamına geliyor.
Turizm sektöründeki bu daralma, küresel istihdamda da ciddi sonuçlar doğurdu. Dünya genelinde turizm doğrudan ya da dolaylı olarak yaklaşık 330 milyon kişiye iş sağlıyordu. 2020 yılı boyunca bu iş gücünün yaklaşık %20’si geçici ya da kalıcı şekilde işini kaybetti. En çok etkilenenler ise mevsimlik çalışanlar, rehberler, serbest çalışan taşımacılar ve küçük işletme sahipleri oldu. Kadınların turizm sektöründeki yüksek temsili dikkate alındığında, salgının toplumsal cinsiyet açısından da derinleşen etkiler yarattığı görüldü.
Ancak bazı ülkeler bu süreci fırsata çevirmek adına yeni yaklaşımlar geliştirdi. Örneğin, dijital göçebe (digital nomad) vizeleri çıkartan ülkeler, uzun süreli konaklamaları teşvik ederek turizmin alternatif biçimlerine yöneldi. Barbados, Estonya ve Gürcistan gibi ülkeler uzaktan çalışanları hedef alarak ekonomiye katkı sağlamaya çalıştı. Türkiye açısından da benzer bir eğilim söz konusu olabilir. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde uzun dönem konaklamaya uygun altyapıların geliştirilmesi, dijital göçebe dostu politikalara zemin hazırlayabilir.
Öte yandan pandemi süreci, turizm sektöründe dijitalleşmenin hızla benimsenmesine yol açtı. Sanal müze gezileri, artırılmış gerçeklikle entegre turizm deneyimleri ve dijital rezervasyon sistemlerinin yaygınlaşması sektörün geleceğinde dijital araçların önemini ortaya koydu. Temassız check-in sistemleri, QR menüler ve mobil uygulama üzerinden hizmet sunumu gibi teknolojiler kalıcı hale gelmeye başladı.
2021 ve sonrasında toparlanmanın yavaş fakat istikrarlı bir şekilde devam etmesi bekleniyor. Aşılanma oranlarının artması, seyahat yasaklarının gevşetilmesi ve uluslararası işbirliklerinin artırılması bu toparlanmanın anahtarı olacak. Türkiye gibi turizme büyük ölçüde bağımlı ülkelerde ise yerli turistin teşviki, sezonun dört mevsime yayılması ve iç turizm kampanyaları büyük önem arz ediyor. Bununla birlikte sürdürülebilir turizm anlayışı da gelecekte daha fazla gündeme gelecek; çevreye duyarlı, yerel halkı gözeten ve kültürel mirası koruyan yaklaşımlar turizm politikalarının merkezine yerleşmeye başlayacak. Pandemi, turizm sektörünü ciddi şekilde sarsmış olsa da aynı zamanda daha dirençli, esnek ve sürdürülebilir bir yapıya evrilme sürecini de beraberinde getirmiştir.