Yeni ekonomi politikasının yaklaşık 10 aylık bir kritiğini oluşturduk. Daha önce tavsiye ettiğimiz mekanikler ve bunlara ilişkin öngörümlemeleri aşağıda okuyabilirsiniz.
Daha Önce Tavsiye Edilen Yol Haritası | Gerçekleşen |
2023 son iki çeyreğinde büyüme %2’ye çekilerek talep zayıflatılır. | Talep canlı seyretmiştir. 2023 yılı 3. çeyrek büyümesi: %5,5. 4. çeyrek büyümesi: %4. |
2023 3. çeyrekte talep zayıflatıldıktan sonra, 4. çeyrekte kur artışı enflasyon artışının üzerine çıkarılır. Talep zayıfken, enflasyon kur artışını yakalayamaz. | Kur, 2023 Haziran ve Temmuz aylarında %30 artmıştır. Artışın yarısı Haziran ayında 2 günde gerçekleşmiştir. Talep güçlü iken, ani kur artışları tamamıyla enflasyona geçmiştir. |
Kur artışının altında kalan enflasyonla, TL değer kaybeder, ithalat pahalanır, ihracat karlı hale gelir. Cari dengeye yaklaşılır. | Talep canlıyken, enflasyon kur artışını yakalamış, TL’deki değer kaybı kalıcı olmamıştır. Enflasyona geçen kurdaki artış cari dengeye katkı sunmaz. |
Cari dengeye yaklaşıldıkça, döviz kurları üzerindeki yukarı yönlü baskı ortadan kalkar. Döviz kurları yatay seyre girer. | İthalat fiyatlarındaki düşüş ile daralarak da olsa devam eden cari açık, döviz kurlarını yukarı baskılamaya devam etmektedir. |
Fiyatları dövize endeksleme davranışı lehe döner. Kur istikrarı, fiyat istikrarını getirir. | Kur enflasyon sarmalına girilmiştir. Yüksek enflasyon ve cari açık, kur artışlarını zorunlu kılar. |
TL’deki değer kaybı durunca, yabancı girişleri başlar. | TL’deki değer kaybı cari açık ve yüksek enflasyon nedeniyle devam ettiği için, yabancı TL riski almaz. |
Yabancı sermaye girişleriyle birlikte TL değer kazanır. TL’deki değerlenme enflasyondaki düşüşü hızlandırır. | Cari açık yabancı sermaye ile finanse edilemediği için rezerv kaybı devam eder. Krizle veya krizsiz, yol haritasının 1. adımına dönülmesi gerekir. |
Programa, geniş halk kitlelerinin desteği, gelir dağılımını düzeltici maliye ve para politikası ile sağlanır.
· Kurumlar vergisi artırılır. · Yatırım dışı ticari kredi kısılır. · Menkul kıymet tesisi ile DİBS faizleri düşük tutularak bütçe üzerindeki faiz yükü hafifletilir. |
Geniş halk kitlelerinin talebini kısmaya yönelik politikalar, programa halk desteğini zayıflatır.
· Temel mal ve hizmetlerde KDV artışlarına gidilir. · Bireysel krediler (kredi kartı gibi) kısıtlanır. · Menkul kıymet tesisi sonlandırılınca, DİBS faizleri yükselir. Bütçedeki faiz yükü ayda 100 milyar TL artar. · Faiz yükü nedeniyle, transferler (emekli maaş artışları, sosyal güvenlik harcamaları gibi) kısılır. |
Talep, işverenler üzerinden kısılsa da ılımlı büyüme ortamı firmaları ayakta tutar. Ticari kredi kısılınca, işveren, satış yapabilen firmasına öz kaynak koyar. | Enflasyondaki yükseliş, bir yandan firma karlılıklarını artırsa da resesyon ihtimalini güçlendirerek yatırımları caydırır. |
Cari açık ve enflasyonun yapısal çözümü yatırım kredilerini artırmaktan geçer.
· Yatırımların banka kredilerinden ilave 5 trilyon TL pay alması sağlanır. · Reeskont kredileri sadece yatırım harcamaları karşılığında kullandırılır. |
Yatırımlar, sadece yıllık 100 milyar TL tutarındaki TCMB YTAK Programı ile fonlanır. Yatırıma harcanıp harcanmadığına bakılmaksızın, tüm ihracat kredileri desteklenir. 100 milyar TL, yatırımların GSYH oranında kayda değer bir artış sağlayamaz. |
Yaklaşık 10 aylık gözlem, yeni ekonomi politikasının tasarım aşamasında öngörülen sıralı etkilerin önemli ölçüde gerçekleşmediğini ortaya koyuyor. Bu sapmanın en belirgin nedenlerinden biri, politika bileşenlerinin zamanlamasındaki uyumsuzluk olmuştur. Talebin kontrollü bir şekilde zayıflatılması, kur geçişkenliğinin sınırlı olacağı bir döneme denk getirilmedi. Bunun yerine, talebin yüksek olduğu bir aşamada ani kur artışları devreye girdi ve enflasyon kanalıyla olumsuz etki yarattı. Bu durum, cari dengeyi iyileştirecek “kur avantajı” etkisinin ortaya çıkmasını engelledi.
Kur – Enflasyon Sarmalı
Politika seti içerisinde kur artışlarının talep zayıfken yapılması, enflasyonun kurun gerisinde kalmasını sağlayarak reel sektörün ihracat rekabetçiliğini artıracaktı. Ancak gerçekleşen süreçte talep güçlü kaldığı için kur artışları hızla fiyatlara yansıdı. Yüksek enflasyon, beklenti kanalı üzerinden fiyatlama davranışlarını bozarak “kur – enflasyon sarmalını” derinleştirdi. Bu sarmal, döviz kuru istikrarını sağlayacak yabancı sermaye girişlerini de caydırdı.
Maliye Politikası ve Gelir Dağılımı Etkisi
Başlangıçta önerilen, gelir dağılımını düzeltici maliye politikaları yerine, tüketim tabanlı vergi artışları ve bireysel kredi kısıtlamaları ön plana çıktı. Temel mal ve hizmetlerde KDV artışları, düşük gelirli hanehalkının reel alım gücünü doğrudan azalttı. Bireysel kredilere getirilen kısıtlamalar, talebi geniş kitleler üzerinden kısmaya yöneldiği için politikaya olan halk desteğini zayıflattı. Bu da programın sürdürülebilirliğini olumsuz etkiledi.
Ticari Krediler ve Yatırım Dinamikleri
İşverenler üzerinden talep kısma stratejisi, önerilen yatırım kredisi artışlarıyla desteklenmedi. Tam tersine, ticari krediler daralırken, yatırım odaklı finansman kaynakları oldukça sınırlı kaldı. TCMB’nin YTAK Programı ile sağlanan yıllık 100 milyar TL’lik fon, GSYH büyüklüğü içinde yatırım oranını kayda değer ölçüde artırabilecek seviyenin çok altında kaldı. Ayrıca reeskont kredilerinin yatırım harcamalarına bağlanmaması, kaynakların verimlilik artışı yaratmadan dağılmasına yol açtı.
Cari Açık ve Rezerv Dinamikleri
Cari dengeye yaklaşma hedefi, ithalatın fiyat artışlarıyla azalmasına bağlıydı. Ancak yüksek iç talep ve enerji maliyetleri, bu dengeyi sağlamayı zorlaştırdı. Döviz kurları üzerindeki baskı devam ederken, rezerv kayıpları sürdü. Yabancı sermaye girişleri beklendiği gibi devreye girmediği için TL’nin değer kaybı durmadı ve programın “1. adıma dönüş” riski güçlendi.
İleriye Dönük Senaryolar
Mevcut tabloya bakıldığında, politikanın ikinci yılındaki başarı olasılığı, üç temel koşulun sağlanmasına bağlıdır:
-
Talep – Kur Zamanlamasının Doğru Yapılması: Talep yeterince soğutulmadan yüksek oranlı kur artışlarından kaçınılmalı, geçişkenliğin sınırlı olduğu bir dönem yakalanmalıdır.
-
Yatırım Kredilerinin Önceliklendirilmesi: Ticari kredi musluklarının tamamen kısılması yerine, yatırım odaklı krediler için kaynak tahsisi artırılmalı; özellikle uzun vadeli ve sabit faizli TL cinsi krediler ön plana çıkarılmalıdır.
-
Gelir Dağılımını Korumaya Yönelik Maliye Politikası: Dolaylı vergi artışları yerine, sermaye ve yüksek gelir gruplarını hedefleyen vergi araçları kullanılmalı, düşük gelirli kesimlerin tüketim gücü korunmalıdır.
Bu koşulların yerine getirilmediği senaryoda, yüksek enflasyon, zayıf TL, devam eden cari açık ve düşük yatırım döngüsünün sürmesi beklenir. Bu da programın uzun vadeli hedefleriyle çelişir.
Sonuç
İlk 10 ayın performansı, politika setinin doğru tasarlanmasına rağmen, uygulama sırasındaki zamanlama, önceliklendirme ve koordinasyon eksikliklerinin hedefleri sekteye uğrattığını göstermektedir. Bundan sonraki süreçte, yatırım kapasitesini artıracak, gelir dağılımını koruyacak ve enflasyon beklentilerini yönetecek eş zamanlı adımlar atılmadıkça, mevcut sorunların kısır döngü hâline gelme riski oldukça yüksektir.