Covid-19 Pandemisi dünyayı pek çok açıdan etkiledi. Pandemi’nin büyük ölçekli sonuçları olduğu kadar bireysel yaşama da etki ettiğini söylemek mümkün. Pandemi boyunca emekliliğe olan talep artışı buna bir örnek. Pandemi boyunca ABD’de emekliliğe başvuru sayısı arttı. İş gücündeki bu azalmanın ileriki yıllarda ekonomik büyümeye etki edeceği düşünülüyor.
Gündelik yaşamı sekteye uğratan Pandemi insanların işe gitme motivasyonlarında azalmaya sebep oldu. Kalabalık ortamlardan kaçınmak ve Pandemi’nin bunaltıcı atmosferini evinde geçirmek isteyen insanlar emekliliği tercih etti. Labor Department via Federal Reserve verilerine göre ABD’de iş gücüne katılım 55 yaşının üstündeki bireylerde 2020 itibariyle %38 seviyelerini gördü. İlerleyen süreçte insanların Pandemi şartlarına alışmasıyla beraber bu oranın arttığı dikkat çekmekte. 2020’nin ortalarına doğru 55 yaşın üstündekilerin iş gücüne katılım oranı %39’a çıktı. 2021’e doğru ise tekrardan düştüğü görülüyor.
Oxford Economics’in önde gelen ekonomistlerinden Lydia Boussour’a göre Covid-19’un daha yaşlı insanlarda oluşturduğu ciddi risk, bu sınıf gurubundaki insanların işe devam etmelerini caydırdı. Devlet yetkililerinin yaş ilerledikçe riskin artacağı yönündeki uyarılarının da buna etkisi olduğunu söylemek mümkün.
İşten emekli olan çoğu işçinin sağlık krizi diyebileceğimiz bu olay bitene kadar geri işe döneceğini söylemek şu an için mümkün değil. Pandemi’nin başlangıcından beri ABD’de 2.4 milyon işçi emekli oldu. Bu sayı 2019’da emekli olanların iki katından daha fazla. Hali hazırda her geçen yıl yükselen bu sayı Pandemi ile beraber dramatik derecede arttı. Ayrıca araştırmalara göre işten emekli olan bu insanların birikimleri çok fazla değil. Bu durumun Medicaid’e ve yaşlı yardım programlarına talebi arttıracağı düşünülüyor.
Pandemi boyunca işten çıkarılmaların da arttığını göz önüne aldığımızda emeklilik aynı zamanda bazı bireyler için zorunluluğu dönüşmüş olabilir. İşten çıkarılmış yaşlı bireylerin ise tekrardan iş bulma olasılığı geçen yıla oranla düştü. İş bulma arayışında olan yaşlı bireylerin genç iş arayanlara karşı iş bulma olasılıkları yok denecek kadar az. 55-64 yaş arasında işsiz olan fakat emekli olmayı tercih etmeyen ABD vatandaşlarının Çalışma Bakanlık’ının yayınladığı verilere göre ortalama işsizlik süresi geçen yıl Şubat ayında 25,9 haftaydı. Bu sayı 2021 Şubat ayında 32,5 hafta oldu.
Pandemi sürecinde emeklilik dalgasının arkasında yalnızca sağlık endişesi değil, ekonomik koşulların belirsizliği de önemli rol oynadı. Faiz oranlarının uzun süre düşük seyretmesi, birikimlerin getirisini azalttı ve birçok kişi için aktif çalışmaya devam etmenin cazibesini düşürdü. Ayrıca, pandeminin ilk dönemlerinde borsalarda yaşanan sert dalgalanmalar, özellikle 401(k) gibi emeklilik planlarına güvenen kişilerin risk algısını değiştirdi. Bazıları, birikimlerinin değer kaybedeceği endişesiyle çalışmayı bırakıp kalan varlıklarını koruma yoluna gitti.
Evden çalışma modeline geçiş, birçok beyaz yakalı çalışan için olumlu bir gelişme olarak algılansa da, yaşlı çalışanların bu yeni düzene uyum sağlamakta zorlandığı durumlar da oldu. Dijital teknolojilere alışkın olmayan, işlerini yüz yüze yürütmeye alışmış kişiler, uzaktan çalışma sürecinde hem üretkenlik hem de iletişim açısından zorlandı. Bu uyum sorunu, bazı kişiler için emeklilik kararını hızlandıran bir faktör haline geldi.
Bununla birlikte, pandemide sağlık sistemi üzerindeki yük ve hastanelerdeki yoğunluk, kronik hastalığı olan yaşlı bireylerde ciddi endişe yarattı. Özellikle ABD’nin bazı eyaletlerinde sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan aksaklıklar, yaşlı çalışanların “şimdi bırakmazsam ileride daha zor olabilir” düşüncesine kapılmasına neden oldu. Bu durum, gönüllü emeklilik kararlarını artırdı.
İş gücü piyasasında yaşlı bireylerin yerini doldurmak, bazı sektörlerde ciddi bir sorun olarak ortaya çıktı. Deneyimli çalışanların emekli olması, özellikle uzmanlık gerektiren alanlarda bilgi ve beceri kaybına yol açtı. Mühendislik, sağlık hizmetleri, eğitim gibi alanlarda deneyimli personelin kaybı, yeni işe alınan genç çalışanların eğitilmesi için ek maliyet ve zaman gerektirdi. Bu da şirketlerin verimlilik hedeflerini olumsuz etkiledi.
Diğer yandan, pandeminin getirdiği emeklilik dalgası, emlak piyasasında da bazı değişimlere neden oldu. Emekli olan bireylerin şehir merkezlerinden uzaklaşıp daha sakin, kırsal bölgelere taşınma eğilimi arttı. Bu durum, bazı küçük kasabalarda konut talebini ve fiyatlarını yükseltirken, metropol bölgelerdeki kiralık ve satılık konut stoklarında artışa yol açtı.
Ekonomistler, bu tür demografik kaymaların uzun vadede iş gücü arzı üzerinde kalıcı etkiler yaratabileceğini düşünüyor. Özellikle baby boomer kuşağının kitlesel emekliliği, genç kuşakların iş gücü piyasasında daha hızlı yükselmesine zemin hazırlayabilir. Ancak bu hızlı geçişin, tecrübe eksikliği nedeniyle verimlilikte kısa vadeli düşüşlere yol açabileceği de belirtiliyor.
Sosyal açıdan bakıldığında, erken emeklilik bazı bireyler için maddi zorluklara kapı araladı. Yeterli birikimi olmayan kişiler, emeklilik maaşlarının düşük olması nedeniyle ek gelir kaynakları aramaya başladı. Bu da yarı zamanlı işler, serbest çalışma ve küçük ölçekli girişimlere yönelimi artırdı. Pandemi, bu anlamda gig ekonomisinin büyümesini hızlandıran bir unsur oldu.
Öte yandan, bazı uzmanlar pandemide yaşanan bu emeklilik trendinin tamamen geri döndürülemez olmadığını savunuyor. Ekonomik koşulların iyileşmesi, sağlık risklerinin azalması ve iş gücü piyasasındaki talep artışı, bir kısmının yeniden çalışma hayatına dönmesine yol açabilir. Ancak geri dönüşlerin genellikle tam zamanlı değil, esnek çalışma modelleri şeklinde olacağı öngörülüyor.
Kamu politikaları açısından ise bu durum, emeklilik yaşı, sosyal güvenlik sistemleri ve sağlık sigortası planları gibi konularda yeni düzenleme ihtiyaçlarını gündeme getirdi. Bazı eyaletlerde, yaşlı çalışanları işte tutmak için vergi indirimleri ve esnek çalışma imkanları gibi teşvikler değerlendirilmeye başlandı.
Sonuç olarak, Covid-19’un tetiklediği emeklilik artışı, yalnızca bireysel kararların bir yansıması değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve demografik dinamiklerin bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir sürecin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sürecin etkileri, önümüzdeki yıllarda hem iş gücü piyasasında hem de sosyal güvenlik sistemlerinde kendini göstermeye devam edecek.