Duygulara göre insanların yüz rengi değişseydi ne olurdu? Sentiment Analiz dediğimiz duygu analizi birçok araştırmada kullanılan önemli bir metottur. Duygu analizinin kullanıldığı yerlere siyasi, ekonomik, kültürel analiz yapan yazılım araçları örnek verilebilir. Örneğin onemilliontweetmap adlı bir internet sitesi atılan tweet’lerin duygu durumuna göre bölgeleri renklere ayırmaktadır. Buna benzer farklı yollar da vardır. Peki farklı bir soru soralım: İnsanların yüz rengi de duygu durumuna göre değişseydi ne olurdu?
Zihin – Yüz Refleksi İlişkisi
Bilinç dediğimiz olgu insanın derinliklerinde, insanın davranışlarında temel öneme sahip bir yapıdır. Bugün hala net olarak tanımlanmış bir yapı olmasa da bilincin oluşumunda birçok farklı etken mevcuttur. Geçmişimiz, doğal veya arkadaş çevremiz, yaşadığımız yer, tercihlerimiz… hepsinin davranışlar üzerinde etkisi vardır.
Bireyler günlük hayatta hislerine güvenmeyi pek tercih etmezler. Hâlbuki herkesin uzman olduğu bazı şeyler vardır. Mesela yakınlarımızın yüzlerini okuyabiliriz. Onların yüzünde ters giden bir şey olduğunu hemen anlarız. Fakat bunu nereden anladığımızı bilmeyiz. Özetle hayatımızın büyük kısmını sürdürmemizi sağlayan refleksler, hareketler ve kararlar buradan geliyor. “Bizim şuurumuzun, hayatımıza katkısı çok azdır. Genellikle şuursuz zihnimiz üzerinden yaşıyoruz.”[1] Dolayısıyla duygularımızın oluşumunda zihnimizin etkisi kısıtlı haldedir.
Beyin – Bilinçaltı İlişkisi
İnsan beyni 10 milyar sinir hücresinden ve 60 trilyon sinaps bağlantısından oluşur. Buradan onun son derece karmaşık ve etkin bir yapı olduğu anlaşılır.[1] Beyin homojen değildir, birçok bölge ve alan vardır, duyguların ve davranışların oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Fakat beynin davranışlar üzerindeki etkisi bugüne kadar tam manasıyla çözülememiştir.
Beyin – bilinçaltı ilişkisinin yanında insanın nedeni tam manasıyla açıklanamayan arzuları da bulunur. Bu arzular insanı rasyonel karar vermekten uzaklaştırabilir. Hatta bu sebepten insan davranışları arasında doğrusal bir ilişki yakalamak mümkün değildir.
Kısaca; bilinç, bilinçaltı, beyin, arzular hepsi birden insan davranışları üzerinde etkilidir. Davranışlar – duygular insanın yüzüne yansır.
Toplumsal Açıdan Duygu Etkileşimi
İnsanlar duygusal değişimlerden etkilenen bir yapıya sahiptir. Bu konu <Sosyal Medyada Duygu Etkileşimi> yazısında ele alınmıştı. Buna göre sosyal medya toplumda itici bir güce sahiptir. Ayrıca insanlar bir fobi denecek seviyede internete bağlı hale gelmiştir. Yani insanlar vakitlerinin büyük kısmını etkileşimin yüksek olduğu sanal ortamlarda geçirmektedir.
Yüz İfadesinin Değişimine Göre Varsayımlar
1. Sanal ortamdan dolayı değişen renkler:
İnsanların yüzleri sosyal medyadan dolayı ruh hallerine göre değişirse yerleşim yerlerine göre farklı renkler oluşabilir. Örneğin doğal afetin olduğu bir yerde insanların yüzleri kırmızı olacaktır.
2. İnsanların birbiri ile teması:
Belli sayıda yüz internetten kaynaklı olarak renk değişimine uğrasa da bunun uzantısı olarak geriye kalanlar renkli yüzlerle karşılaşmaktan farklı renklere bürünebilirler.
3. İnternetin olmadığı bir durumda:
İnternet erişiminin olmadığı bir yer hemen hemen hiç kalmadı diye bilinse de bugün dünyanın birçok noktasında halen internete erişimi bulunmayan veya kısıtlı erişime sahip insanlar vardır. Bu durumda etkileşim sanal yollardan çok yüz yüze devam eder.
4. Küresel duygu salgınları:
Covid-19 salgınında insanların birbiri ile teması sonucu tüm dünyada Çin’in bir şehrinden çıkan virüsün tüm ülkelere yayıldığı görüldü. Bu durum dünya büyük olsa da insanların birbiri ile temas halinde olduğunu gösterdi. Bulaşıcı duygular ile de derin bir mutsuzluk yaşayan bölgelerden dünyaya olumsuz duygular yayılabilir. Bu durumun tersi de olabilir. Yani mutlu bir yerden dünyaya sevinç duygusu da yayılabilir. Fakat modern toplumda depresyona varan olumsuz haller baskın geldiğinden harita genelde kırmızı olacaktır.
5. Zıt duygular karşılaşırsa:
Karşıt duyguların birbiri ile karşılaştığı hallerde de duyguların yoğunluğuna göre yayılma devam edebilir. İkinci bir ihtimalle renkler tonlara göre değişebilir yani yüzlerce renk sokakta görülebilir.
6. Duyguların değişkenliği:
Duygular çok güçlü yaşansa da bir insana sürekli olarak yapışık değildir. Yani insanlar sürekli olarak ne mutlu ne de mutsuzdurlar. Dünyadaki duygu haritasının renkleri böylece devamlı olarak değişecektir.
Böylesi bir yüz rengi değişimi sisteminin gerçekleşmesi, sadece bireysel ve toplumsal iletişimi değil, aynı zamanda kamusal ve küresel ölçekte davranışsal dinamikleri de dönüştürürdü. İnsanların duygu durumlarının görsel olarak şeffaflaşması, empati kapasitesini artırabileceği gibi, mahremiyet ve sosyal baskı alanlarında ciddi sorunlara da yol açabilirdi.
Örneğin iş görüşmelerinde ya da toplumsal baskının yüksek olduğu ortamlarda kişilerin yüz renklerinin sürekli olarak değişmesi, birey üzerinde yoğun bir stres yaratabilirdi. Bu durum, özellikle bastırılmış ya da ifade edilmemiş duyguların dışa vurulması halinde kişinin sosyal ilişkilerinde dezavantaj yaşamasına neden olurdu. Aynı zamanda bu durum, iş yerlerinde veya eğitim kurumlarında “duyguya göre yargılama” gibi yeni bir ayrımcılık türünü de beraberinde getirebilirdi.
Güvenlik alanında ise yüz rengi değişiminin analizi, bir tür duygu istihbaratı (emotional intelligence surveillance) yöntemi olarak kullanılabilir, topluluklar içindeki potansiyel tehdit algılarını daha hızlı tespit etmek için algoritmik tahminleme sistemlerine entegre edilebilirdi. Fakat bu durum, otoriter eğilimli rejimlerde bireyin duygu özgürlüğüne ciddi müdahaleler doğurabilir, duygular üzerinden denetim sistemlerinin oluşmasına neden olabilirdi. Bu da “duygusal gözetim toplumu” gibi yeni sosyolojik kavramların ortaya çıkmasına yol açardı.
Duygulara göre değişen yüz renkleri, dijital pazarlama ve medya alanında da önemli etkiler yaratırdı. Pazarlama algoritmaları anlık duygu renklerine göre kişiselleştirilmiş içerikler sunabilir, alışveriş tercihlerinden haber tüketimine kadar pek çok alanda insanlara farklı stratejilerle yaklaşılabilirdi. Bu da duygusal manipülasyonun yeni bir evresine kapı aralayabilirdi.
Özetle, duyguların doğrudan yüz rengine yansıdığı bir dünya, hem sosyal etkileşimin hem de küresel sistemlerin yapısını temelden değiştirecek bir paradigma kayması yaratırdı. Teknoloji, psikoloji ve etik alanlarının kesiştiği bu senaryo, insanlık için hem büyük bir potansiyel hem de ciddi bir risk taşımaktadır.
Referanslar:
[1] TAN, Aysel, BİR BİLGİ KAYNAĞI OLARAK DUYGU-AKIL İLİŞKİSİ, ATLAS ULUSAL SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, Şubat 2021.