İlginç bir biçimde dünya üzerindeki her banka döviz basma faaliyeti yapabilir, Türkiye’deki bankalarda bunu yapabilir demiştik. Basılan dövizin adı döviz mevduatıdır. Bankalar her kredi verdiklerinde ortaya yeni döviz mevduatı çıkar.
Döviz kredileri üzerindeki kısıtlar Türkiye’de bankaların döviz basmalarını engelledi. KKM bu sürecin devamında bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı. Döviz kredilerinden açılan boşluğu doldurdu.
Muhasebe kayıtları üzerinden döviz nasıl basılır, göstereceğiz. Her kayıt çift atılır. Atılan her kayıt bilançonun aktifini veya pasifini etkiler. İlk kayıta borç, ikinci kayıta alacak denir. Borç kaydında, bir aktif hesap artar veya pasif hesap azalır. Alacak kaydında ise tam tersi bir pasif hesap artar veya aktif hesap azalır.
Bankanın döviz kredisi verirken yaptığı kayıt üzerinden ilerleyelim:
Döviz kredisi $100
Döviz mevduatı $100
Bu kayıtta, bankanın aktifinde döviz kredisi $100 arttı. Aktif taraf bankanın varlıklarını gösterir. Bankanın $100 döviz alacağı oluşmuş oldu. Buna karşılık banka kredi çeken müşterisinin hesabına $100 döviz mevduatı yazdı. Bu $100 daha önce yoktu. Banka bunu kişinin mevduat hesabına yazdı ve dolar basılmış oldu. Bankalar bütün paraları böyle basarlar. Türkiye’deki banka bu muhasebe kaydı ile her para cinsinden kredi vererek, mevduat yazabilir. O parayı basmış olur.
Aslında bankanın yaptığı verdiği borç karşılığında kişiye borçlanmak. Mevduat bankanın kişiye borcudur. Siz aynı işi yapsanız, oldukça anlamsız olacaktır. Birisine borç verirken diyorsunuz ki karşılığında ben de sana borç veriyorum. Bankalar aynısını yapınca tuhaf olmuyor. Çünkü bankaların borcuna mevduat diyoruz. Öyle dememizin nedeni kanun. Bankacılık kanunu bankalara mevduat yetkisi vermiş. Mevduat dediğimiz de paranın kendisi. Para arzının çok büyük bir bölümü mevduatlardan oluşur. Merkez bankasının bastığı nakit azınlıktır. Nakit kişilerin ihtiyaç duyduğu kadar basılır, piyasada dolaşır. Aslolan mevduattır. Mevduat, kredi verildikçe artar. Bu demek oluyor ki, para kredi ile artar.
Türkiye’de bankalar döviz kredisi verebilirken, döviz mevduatının en temel kaynağı bankaların döviz kredileriydi. 2018’de döviz geliri olmayan firmaların döviz kredisi çekmeleri yasaklanınca, döviz kredileri düşüşe geçti. Bundan sonra bankalar döviz basamaz oldu. Hatta önceden bastıkları dövizleri de piyasadan çektiler. Nasıl mı?
Banka kredi verdiğinde döviz mevduatı ortaya çıkıyorsa, krediler geri ödendiğinde döviz mevduatı yok olur. Her kredi geri ödemesinde kredi verildiğinde atılan kaydın tersi atılır:
Döviz mevduatı $100
Döviz kredisi $100
Bankanın pasifindeki $100 mevduat ters kayıtla kapandı. Ne demiştik. İlk kayıta borç kaydı demiştik. İlk kayıtta aktif hesap varsa, hesap artar, pasif hesap varsa hesap azalır. İlk kayıtta mevduat olduğuna göre, mevduat $100 azaldı. İkinci kayıt, alacak kaydı ve bir aktif hesap, kredi var. İkinci kayıtta, bir aktif hesap varsa hesap azalır dedik. Kredi de $100 azalmış oldu. Kredi geri ödemesi ile banka kredi ve mevduatı aynı tutarda azalttı.
Her yeni döviz kredisi döviz mevduatını artırırken, her döviz kredisi geri ödemesi döviz mevduatını azaltıyor. Şimdi, 2018’den günümüze döviz kredilerinin geldiği duruma bakalım.
Döviz kredilerinin kısıtlandığı 2018 Nisan’ında bankacılık sektörü bilançosunun aktifinde $185 milyar döviz kredisi, $205 döviz mevduatı var. Döviz kredisi ile basılmayan kısım $20 milyar kadar.
2023 Ağustosa geldiğimizde, bankacılık sektörü bilançosunda $127 milyar döviz kredisi, $199 milyar döviz mevduatı var. Aradaki fark $72 milyara çıkmış. Aslında fark bunun da çok üzerinde. Dışarıda $125 milyar da KKM var. Toplam fark $202 milyarı buluyor.
KKM olmasaydı bankaların $125 milyar bilançonun pasifine döviz mevduatı yazabilmeleri için aynı tutarda aktifte döviz varlığına ihtiyaçları olacaktı. Başka bir ifadeyle, döviz kredileri $125 milyar ABD doları daha fazla olsa, KKM’ye ihtiyaç duyulmayacaktı. Devletin yerinde firmalar olacaktı. Döviz kuru artışından döviz kredisi çeken firmalar zarar edecekti. Tam da bu nedenden firmaların döviz kredisi çekmeleri kısıtlandı. Döviz geliri olmayan firmalar döviz kredisi yasağı geldi. Bu yasak ilk bakışta doğru gelse de değil. Döviz kredilerini tamamen yasaklamadan da firmaları kur riskinde korumak mümkün olabilirdi. Döviz geliri olmayan firmalar, gelirlerine veya öz kaynaklarına oranla belli bir tutar borçlanırdı. Bu tutardan kaynaklanan zararlar bu firmaları batırmazdı.
Sadece döviz geliri olmayan firmalara döviz kredisi yasağı getirmekle kalmayıp, döviz geliri olan firmaları da adeta TL krediye yönlendirdik. Döviz talebi bu kadar fazlayken döviz kredilerini teşvik etmek gerekirdi. Biz ise tam tersini yaptık, döviz geliri olan firmalarında TL kredi çekmesini seyrettik. Döviz talebinin yüksek olduğu dönemlerde, döviz geliri olan firmalar döviz kredisine yönlendirilmeliydi.
KKM, döviz kredilerinin azalmasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Banka bilançolarında, aktifte döviz kredileri azalınca, pasifte döviz mevduatının da azalması gerekti. KKM döviz mevduatını ikame ederek, bankaların döviz yükümlülüklerini azalttı. Neticede, yükümlülük devlete geçti. Kur artışlarının maliyeti kamuya geçti. Biz KKM’yi destekliyoruz. Ancak, KKM tek başına kalmamalı. Döviz kredileri içeride döviz basmanın ana aracıdır. Bu araç tekrar devreye girmeli. Döviz kredileri caydırılmamalı, teşvik edilmeli.
Dolarizasyon döviz kredileri azaltılarak zayıflatılmaz, bilakis güçlenir. Banka pasifinde artan döviz mevduatına karşılık, piyasadan TL verip döviz satın alacaktır. İçeride böyle bir döviz olmadığına göre bu döviz dışarıdan da gelmiyorsa kurları artırır. Artan kur döviz talebini ve dolarizasyonu artırır. Dövize talep varsa, o talebi karşılayacak enstrümanlara da ihtiyaç var. Döviz kredilerini kısıtlamak dolarizasyonu azaltmaz, azdırır.
KKM son dönemde döviz talebini yönetmekte nasıl kullanıldıysa, döviz kredileri de aynı şekilde kullanılabilir. İçeride döviz atakları böylelikle önlenebilir.
KKM’nin içeride kullanılma şeklini de eleştiriyoruz. Merkez bankaları döviz seviyesi hedeflemez, hedeflese de başaramaz. Yabancı, hiçbir seviyenin kalıcı olmayacağını bildiği için gelmez. Merkez bankaları, kur seviyesi değil, kur oynaklığını hedeflemelidir. Düşük oynaklıkta serbest hareket eden kur yabancı sermayeyi de çeker. Yabancı bilirki TL riski aldığı zaman aralığında kurlarda aşırı bir artış olmayacak. Kur artışı zamana yayılacak. Kur kaynaklı ciddi bir kayıp yaşamayacak.
KKM ve döviz kredileri, kur oynaklığını düşürmek için çok iyi araçlar. Merkez bankası, oynaklığı düşürmek için ani kur ataklarına karşı, KKM ve döviz kredilerini teşvik eder. TL kredileri kısıtlar, firmaları döviz kredilerine yönlendirir. Döviz kredisi çekildikçe döviz arzı artar. Kur atağı yumuşatılmış olur.
Kur atakları ülkemizde enflasyonun da ana sebebi. Firmalar, kur atakları çevresinde organize olarak, fiyatları aynı anda yükselttiklerinde bu işten karlı çıkar. Kurlardaki artış zamana yayıldığında, fiyat artışları da zamana yayılır. Bir firma fiyat artırırken diğeri artırmaz. Müşteri fiyat artırandan artırmayana kayar. Fiyat artıranın satışları düşer, artırmayanın satışları yükselir. Artırmayanın karı maliyet artışına rağmen yükseldiyse, artırmayan fiyat artırmamaya devam eder. Artıranın karı, fiyat artışına rağmen düştüyse, artıran fiyat artışını geri alır. Tüm firmalar aynı anda fiyat artırdığında hiçbir firma kaybetmez. Müşterinin kaçabileceği bir yer kalmamıştır. Ani kur atakları, firmaların aynı anda fiyat artırmalarına imkan verir. Merkez bankası, KKM ve döviz kredilerini kullanarak, ani kur ataklarını yönetebilir hale geldiğinde, kurdan enflasyona geçişler de zayıflar.