Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: Ibrahim Mesut
Talep, satın alma gücü ile desteklenen isteğe denir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere talep ve istek birbirlerinden farklı kavramlardır. Bir isteğin talep olabilmesi için o isteğin yeterli bir satın alma gücüyle desteklenmesi gerekir. Satın alma gücüyle desteklenen istek ise ‘efektif talep’ olarak tanımlanır. Talep(demand) (D) harfi ile gösterilir ve talep eğrisi negatif eğimlidir. Ürünün kalitesi her zaman talebi etkilemez. X malı talebini etkileyen unsurlar;(ceteris paribus) Fiyat ve talep arasında teorik olarak ters yönlü ilişki vardır. Yani fiyat artarsa talep azalır. Ancak gelir konusunda aynısını söylemek mümkün değildir. Gelir arttığında talebinde arttığı mallar vardır. Bu mallara üstün mallar denir. Gelir arttığında talebin…
Doğrusal bir talep eğrisinde orta noktadaki esneklik 1’dir ve her noktada esneklik farklıdır. Talep esnekliği, talebin fiyat esnekliği ve talebin gelir esnekliği olmak üzere ikiye ayrılır. Talebin fiyat esnekliği, bir malın fiyatında değişme olduğunda aynı maldan talep edilen miktarın bu değişmelere olan duyarlılığına denir. Şeklinde formüle edilir. Talebin fiyat esnekliği her zaman negatiftir. Ama mutlak değer kullanılıp formülden pozitif çıkartılır. Tüketicinin X malından talep ettiği miktarın X malının fiyatındaki her %1lik değişme için % kaç değiştiğini gösterir. Örneğin; X malının fiyatı %10 artmış, tüketicinin talep ettiği miktar %20 azalmış ise talebin fiyat esnekliği yukarıdaki formülü kullanarak hesaplandığında 2 çıkar. Bulunan…
Amerikalı iktisatçı Milton Friedman tarafından 1957 yılında geliştirilen ve sürekli gelir hipotezi olarak adlandırılan yaklaşımın hareket noktası zamanlar arası tüketim analizidir. Friedman ‘ın sürekli gelir hipotezinde belirli bir dönemdeki cari gelir ( ölçülen gelir Y^^m), biri sürekli gelir (Y^^p) diğeri geçici gelir (Y^^t) olmak üzere iki kısımdan oluşur; Geçici gelir cari gelirdeki – istatistiklerde ölçülen gelirde meydana gelen beklenmeyen değişmelerdir. Geçici gelirin bazı unsurlarının toplamda sıfır olmasına ( örneğin hasta olup geçici olarak çalışamayan bir kişinin gelir kaybı ile onun yerine geçici olarak çalışan bir kişinin gelir artışının birbirini telafi etmesine ) karşılık, geçici gelirin diğer bazı unsurları ve özelliklede…
Solow modeli temel yapısını açıklarken, nüfusun ve üretim teknolojisinin değişmediği varsayılacaktır. Yani çıktı emek ve sermaye girdilerine bağlı olarak değişir; Y = F(K,L) Solow büyüme modelinde tasarruf, sermaye birikimi ve büyüme arasındaki ilişki incelenirken, her şeyden önce sermayenin çıktı üzerindeki etkileri hesaba katılır. Bu bağlamda toplam üretim fonksiyonunun azalan verimler kanununa tabi olduğu, sermayenin ve emeğin marjinal ürününün giderek azaldığı ( emek miktarı sabit iken sermaye miktarı artınca her ilave birim sermayenin çıktıda meydana getireceği artışın giderek azaldığı veya tam tersine sermaye miktarı sabit iken emek miktarı artınca her ilave birim emeğin çıktıda meydana getireceği artışın giderek azaldığı )…
Keynes Genel Teori ’de yatırım projesinin bugünkü değerini sıfır kılan ve dolayısıyla da yatırım projesinin beklenen net getirilerinin bugünkü değerini bugünkü maliyetine, sermaye malının bugünkü arz fiyatına eşit kılan iskonto haddini, sermayenin marjinal etkinliği olarak adlandırmıştır. Keynes’e göre sermayenin marjinal etkinliğini hesaplayan bir girişimci, sermayenin marjinal etkinliği ile piyasa faiz haddini karşılaştırır ve sermayenin marjinal etkinliği piyasa faiz haddinden büyük ( mec > i ) ise, yatırım yapmayı tercih eder. Örneğin ömrü bir yıl olan 100 TL değerindeki bir makineden 130 TL net gelir elde edeceğini tahmin eden ve dolayısıyla sermayenin marjinal etkinliğini % 30 olarak hesaplayan bir girişimci, piyasa…
1980’lerin başlarında Amerikalı iktisatçılar Edward Prescott ve Finn Kydland öncülüğünde geliştirilen reel iktisadi dalgalanmalar modelinde belirli varsayımlar vardı: Fiyatlar esnektir, piyasalar sürekli temizlenir, karar birimleri rasyoneldir, beklenen fiyat gerçekleşen fiyata eşittir. Bu varsayımların aynı zamanda yeni klasik modeli tanımlayan varsayımlar olduğu hesaba katılırsa, reel iktisadi dalgalanmalar modelinin aslında yeni klasik model üzerine inşa edildiği söylenebilir. Ancak reel iktisadi dalgalanmalar modeli ile yeni klasik model arasında, hasıla ve istihdam düzeyindeki dalgalanmanın nedeni toplam talepteki önceden açıklanmayan sürpriz olan değişikliklerdir. Bu bağlamda örneğin genişletici bir parasal sürpriz, istihdam ve hasıla düzeyinin önce artmasına daha sonra azalmasına yol açar. Buna karşılık reel devri…
Rassal yürüme tüketimdeki değişlerin tahminlenemez olduğunu gelir hipotezleri üzerinden açıklamaya çalışan bir iktsadi modeldir. Sürekli gelir hipotezinde, kişiler tüketim harcamalarını sürekli gelire ( sahip oldukları beşeri ve beşeri olmayan servet ile her yıl elde etmeyi bekledikleri ortalama gelire ) göre belirlerler. Bir başka deyişle, ömür boyu gelir hipotezinde olduğu gibi sürekli gelir hipotezinde de kişiler tüketim kararlarını bugünkü gelir yanında ileride elde etmeyi bekledikleri gelire de bakarak belirlerler. Yani her iki hipotezde ileriye dönük bir yaklaşımdır. Bununla beraber sürekli gelir hipotezinde, kişilerin sürekli geliri geriye dönük bir tahmin yöntemi olan uyarlayıcı bekleyişler hipotezi çerçevesinde tahmin ettikleri sürekli geliri sürekli gelirin…
Enflasyon ve hasıla düzeyi arasındaki ilişki, dinamik toplam arz – dinamik toplam talep analizi yerine Phillips eğrisi analizi yardımıyla da incelenebilir. 1926 yılında Amerikalı iktisatçı Irving Fisher ve daha sonra 1958 yılında Avusturalyalı iktisatçı A.W.Phillips tarafından enflasyon ile hasıla – istihdam düzeyi arasındaki ilişki incelenmiştir. İngiltere’de 1861 – 1957 döneminde işsizlikle nominal ücret haddindeki değişmeler arasında nasıl bir ilişki olduğunu araştıran Phillips, söz konusu dönemde işsizlik haddi ile nominal ücret büyüme haddi arasında ters yönlü bir ilişki olduğu ( işsizlik haddi azalınca nominal ücret büyüme haddinin arttığı, işsizlik haddi artınca nominal ücret büyüme haddinin düştüğü ) ve işsizlik haddi yüzde…
Para Çarpanı, Merkez bankası’nın gerekli rezerv oranını istediği düzeyde tespit etmek suretiyle vadesiz mevduat hacmini tam olarak kontrol etmek imkanına sahip olmasını açıklar. Bu husus M1 para arzının nakit ile vadesiz mevduat toplamına eşit olduğu ve nakdin zaten merkez bankası tarafından belirlendiği hesaba katılarak değerlendirilirse, bankaların para yaratması, merkez bankasının para arzını dilediği düzeyde belirleme imkanına sahip olduğunu içerir. Oysa bu doğru değildir. Çünkü merkez bankası aslında vadesiz mevduat hacmini tam olarak kontrol edemez. Bu durumun iki temel nedeni bulunmaktadır. Her şeyden önce bankacılık sisteminin rezervlerinde başlangıçta meydana gelen artış sonucu bankaların kişilere borç verdikleri meblağlar, bankalara tam olarak geri…
Ömür boyu gelir hipotezi, Amerikalı iktisatçı F. Modigliani liderliğinde 1950’li yıllarda geliştirilmiştir. Ömür boyu gelir hipotezinin hareket noktası, Fisher’in zamanlar arası tüketim analizidir. Ömür boyu gelir hipotezine göre, bir ekonomide t dönemdeki tüketim, tüketicilerin t döneminde elde ettikleri gelire değil, ömür boyunca elde etmeyi bekledikleri gelire bağlıdır. Bugünkü tüketim, gelirin bugünkü değerine (PVt) bağlıdır. Ct = k(PVt) Bu denklemdeki k terimi, kişilerin gelirinin bugünkü değeri üzerinden tüketime ayırdıkları kısmı temsil eder. Ömür boyu gelir hipotezine göre, kişiler hayatlarının çalışma döneminde emeklilik dönemine kıyasla daha fazla gelir elde ederler. Bu yüzden kişiler tüketim düzleşmesi yapmak ( gelirlerinde ömürleri boyunca meydana gelen…